Allah insanı nasıl korur?
Zünnu-i Mısri'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir :Bir gün elbiselerimi yıkamak için Nil nehrinin kenarına gitmiştim. Nehrin kenarında dururken, bir de baktım ki, görülmemiş şekilde büyük bir akrep bana doğru geliyor.
Bu sudan İçmek Müslümana Haram
Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, eski adı “Yahudilik Yolağzı,” bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş: - “Her kula helâl, Müslüman’a haram!”
Hiçbirinin haccı kabul edilmedi!
Ali bin Muvaffak hazretleri, Şam’da yaşamış olan evliyânın büyüklerindendir. Zünnûn-ı Mısrî ve Abdullah bin Mübarek ile görüştü. 878 (H.265) senesi vefât etti... Abdullah bin Mübarek bir hac mevsiminde Mekke’de hac vazifelerini ifa ettikten sonra, Harem’de uyuyakalır
Kuran Sırları
Bilindiği gibi DNA terimi, canlılardaki genetik malzemenin kısaltılmış ifadesidir. Genetik biliminin başlangıç tarihi ise, Mendel isimli bilim adamının 1865 yılında hazırlamış olduğu genetik yasalarına dayanır. Bilim tarihi için bir dönüm noktası oluşturan bu tarihe, Kuran’da 18:65 numaralı Kehf Suresi’nin 65. ayetinde işaret edilmektedir. (En doğrusunu Allah bilir.)
Nefsin Mertebeleri
BİRİNCİ DAİRE: Nefs-i Emmare: Allah`ın emirlerine uymayan, yasaklarını çekinmeden yapan ve zevkine tabi olan nefistir. Nefs-i emmâre denilen bedbaht nefis zenginleştikçe şımarır. Bilgisi arttıkça kibri, gururu da artar. Hele bir de makam sahibi olursa artık onun yanına varmak, sokulmak ne mümkün!
YAHUDİLERİN MAYMUN OLMASI
Onlar, Davud Aleyhisselâm’ın zamanında "Eyle" denilen bir şehirde yaşıyorlardı. Eyle Medine ile Şam arasında bir yerde ve Kızıldenizin sahilinde bir yerdeydi. Allah onlara cumartesi günü balık avlamayı yasak etti. Cumartesi günü olduğu zaman, denizde balık kalmaz, hepsi sahile gelirdi.
ARAPÇA ÖĞRENİYORUM
Öncelikle Hafıza tekniği konusunda size olağan üstü bir ip ucu.Sureler kolaydan zora doğru sıralanır. Bir sayfa alınarak 3′e bölünür. Önce ilk 5 satır, daha sonra diğer satırlar 5′er 5′er ezberlenir ve sonrasında birleştirilerek tekrar yapılır.
Günahın Reçetesi
Büyük Mutasavvıf Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri bir gün tımarhanenin önünden geçiyordu. Tımarhane hizmetçisinin tokmakla birşeyler dövdüğünü görüp
Ahir Zaman Bu Zaman Mı?
Ahir zamanın kendini hissettirdiği şu günlerde, Rabbimizin ikazlarını neden duymamazlıktan geliyoruz acaba? Nereye gidiyorsunuz? Nerede Muhammed ümmeti?
Şeytan İşi
Günlerden birgün şeytanın yolu bir köye düşmüş.Keyfi yerinde olan şeytan sırtını bir ağaca dayamış ve buzağısı kazığa bağlı olan ineğini sağan genç bir kadını uzaktan izlemiş.
Artan pilav
Yahya baba, II. Bâyezîd Hân zamanında, Edirne Bâyezid Külliyesi'nin aşçılarından biridir.. Arkadaşları hoşaf, kebap sebze, bakliyat pişirir. Ama onun ihtisası pilavdır. Mübârek işe girişti mi, ibadet ettiğini sanırsınız.
Olgun İmana Kavuşma
MESCİD-İ Saadet'te Ashab-ı Kiram toplanmışlar, derin bir vecd ve huşu içinde Allah'ın Resûlünü dinlemekteydiler. Hazret-i Fahr-i Kâinat Efendimiz ise, Al-i İmrân sûresinden şu mealdeki Âyet-i Kerimeyi okuyordu:
Gönül Örtüsü Hayâ
Gönlün titremesidir hayâ. Gönül ki kurtulmuştur da ağırlıklarından, bir yaprak kadar incelmiştir. İşte o nazenin yapraktır müminin gönlü. Titrer bir günah, bir yanlış, bir aykırı hal gördüğünde.
KÂLU BELÂ
Ve kıyâmet günü, gerçekten biz bundan gâfildik (gâfilleriz) dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından onların zürriyetlerini aldığı zaman onları, nefsleri üzerine şahit tuttu. (Allahû Tealâ şöyle buyurdu): “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” Dediler ki: “Evet, (Sen, bizim Rabbimizsin), biz şahit olduk.”
AY'IN RESÛLULLAH (S.A.V)'A SELAM VERMESİ
Ebû Kubeys dağının altında duruyorduk.Ay doğu tarafından göründü.Yükselerek yukarı çıktı. Nûru bütün âlemi doldurmaya başladı.Göğün ortasında kâmil bir dolunay haline geldi...
1 Nisan 2012 Pazar
Aylar
Tüm Arap Ülkeleri Hicri Aylar
|
IRAK , SURİYE , FİLİSTİN
Miladi Aylar
|
MISIR , FAS
Miladi Aylar
| |
Ocak
|
محرم
|
كانون الثاني
|
يناير
|
Şubat
|
صفر
|
شباط
|
فبراير
|
Mart
|
ربيع الأول
|
آذار
|
مارس
|
Nisan
|
ربيع الآخر
|
نيسان
|
ابريل
|
Mayıs
|
جمادى الأولى
|
آيار
|
مايو
|
Haziran
|
جمادى الآخرة
|
حزيران
|
يونيو
|
Temmuz
|
رجب
|
تموز
|
يوليو
|
Ağustos
|
شعبان
|
آب
|
أغسطس
|
Eylül
|
رمضان
|
ايلول
|
سبتمبر
|
Ekim
|
شوال
|
تشرين الأول
|
أكتوبر
|
Kasım
|
ذو القعدة
|
تشرين الثاني
|
نوفمبر
|
Aralık
|
ذو الحجة
|
كانون الأول
|
ديسمبر
|
İ’RÂB
İ’RAB DURUMU
|
İSİM
|
FİİL-İ MUZARİ
|
RAF’
|
√
|
√
|
NASB
|
√
|
√
|
CER
|
√
|
X
|
CEZM
|
X
|
√
|
Okuma Parçası
Okuma Parçası ولد آزَر (Azer'in Oğlu)
وَكَان اسمُ هذَا الوَلَدِ إٍبرَاهِيمَ.و كان إبراهيم يرى الناسOluğun adı İbrahim, ve İbrahim insanları görüyormuş
وكان إبراهيم يرى الناس يسجدون للأصنامve İbrahim insanları putlara taptığını görüyormuş
ويرى الناس يعبدون الأصنام.ve insanları rutları ibadet etiğini görüyormuş
وكَان إبرَاهِيم يَعرف أن الأصنَامَ حِجَارَةٌ.ve İbrahim putlar taşlar olduğunu biliyormuş
كَانَ يَعْرفُ أَن الأصْنَامَ لا تتَكَلَمُ وَلا تَسْمَعُ.ve putlar hiç konuştuğunu vedinlediğini biliyormuş
كَانَ يَعْرِفُ أَنَّ الأصْنَامَ لا تَضُرُّ وَلا تَنْفَعُ .ve Putların ne yararı ne de zararı var olduğunu biliyormuş
كَانَ يَرَى أَنَّ الذُّبَابَ يجَلَسَ عَلَى الأصْنَامِ فلا تَدْفَعُSinekleri putlara oturup uzak tutturmadığını görüyormuş
كَانَ يَرَى الفَأرَ يَأْكُلُ طَعَامَ الأصْنَامِ فلا تَمْنَعُ .Fareyi putlar engel olmadan yemeklerini yediğini görüyormuş
كَانَ إِبْرَاهِيْمُ يَقُوْلُ فِيْ نَفْسِهِ : لِمَاذَا يَسْجُدُ الّنَاسُ للأصْناَمِ.İbrahim kendi kendine: neden insanlar putlara tapıyorlar ? söylüyordu
كَانَ إِبرَاهِيمُ يَسْأَلُ نَفْسَهُ: لِمَاذَا يَسْأَل الناس الأصنامَ؟İbrahim kendi kendine :İnsanlar neden putları soruyorlar ? soruyordu
مُحَادَثَاتٌ مُفِيدَةٌ (Faydalı konuşmalar)
جَوْلَةٌ فِي الْمَدِينَةِ (Şehirde bir gezi)
إِلَى الْمَسْجِدِ. Camiye
إِلَى الْمَتْحَفِ. Müzeye
إِلَى الْمَصْرِفِ. Bankaya
إِلَى مَرْكَزِ الشُّرْطَةِ؟ Polis karakoluna
إِلَى الْفُنْدُقِ. Hotele
المُسْتَشْفَى. Hastane
دَاءِرَةُ الْبَرِيدِ. Postane
مَكْتَبُ الْإِسْتِعْلاَمَاتِ. Danışma bürosu
الصَّيْدَلِيَّةٌ. Eczane
المُسْتَوْصَفُ. Klinik
المَقْهَى. Kahvehane
المَطْعَمُ. Lokanta
المَصْنَعُ Fabrika
السُّوقُ Çarşı
الحَدِيقَةُ Bahçe
المَكْتَبَةُ Kütüphane
مَقَرُّ الْإِفْتَاءِ Müftülük
دَوْرَةُ الْمِيَاهِ. Tuvalet
البَقَّالَةُ. Bakkal
الجَامِعَةُ. Üniversite
مُتْحَفُ طُوبْقَابِي. Topkapı Sarayı
مَكْتَبُ الْإِرْتِبَاطِ. İrtibat Bürosu
صَالَةُ الطَّعََامِ. Yemek Salonu
غُرْفَةُ سَرِيرَيْنِ. İki yatalı oda
لِيَوْمٍ وَاحِدٍ. Bir günlük
لِمُدَّةٍ أُسْبُوعٍ. Bir haftalık
رَقْمُ الْغُرْفَةِ. Oda numarası
لاَ Hayır
صَبَاحُ الْخَيْرِ. İyi sabahlar
مَسَاء الْخَيْرِ. İyi akşamlar
تُصْبِحْ عَلَى الْخَيْرِ. İyi geceler
مِنْ فَضْلِكْ. Lütfen
شُكْرًا Teşekkür ederim
أَعْطِنِي. Bana ver
حَظًّا سَعِيدًا İyi şanslar
عَفْوًا Afedersiniz
عَفْوًا Bir şey değil
أُرِيدُ مَاءَ. Su istiyorum
هَلْ يُوجَدُ؟ Bulunur mu?
لاَ يُوجَدُ. Bulunmaz
أَنَا أَسِفٌ. Üzgünüm
لاَبَأَسٌ. Zararı yok
تَفَضَّلْ. Buyur
تَشَرَّفْنَا. Müşerref olduk
عَلَى الرَّأْسِ. Baş üstüne
بِالْعَافِيَةِ. Afiyetle
سَاعِدْنِي مِنْ فَضْلِكْ. Lütfen bana yardım et
أَنَا مَرِيضٌ. Ben hastayım
تَعَالَ هُنَا. Buraya gel
قِفْ هُنَا. Burada dur
Arapça Kelimeler
Haftanın Günleri الأُسْبُوع أَيَّام
Pazar الأحد
Pazartesi اللأِثْنَيْن
Salı الثُلاثاء
Çarşamba الأَرْبِعَاء
Perşembe الخَمِيس
Cuma الجُمُعَة
Cumartesi السَّبت
Fırın
فُرْنٌ
Terzi
خَيَّاطٌ
Eczane
صَيْدَلِيَّةٌ
Emlakcı
مَكْتَبٌ عَقَارِيٌّ
نَعَمْ
Hayır Lâ.
لاَ
Lütfen (Tekil) Min fadlik
مِنْ فَضْلِكْ.
Lütfen (Çoğul) Min fadliküm
Hoş geldiniz efendim ehlen ya seyyidi
أَهْلاً يَا سَيِّدي
Hoş geldiniz Ehlen ve sehlen
أهلاً وسهلاً
Hoş bulduk ehlen biküm
أَهْلاً بِكُمْ
Hoş bulduk Ehlen bık
أَهْلاً بِكُ
Görüşmek üzere İlel-likai
إِلَى للِّقَاءِ.
ALLAHa ısmarladık. Meas-selameti
.مَعَ السَّلاَمَةِ
Güle güle Meas-selameti
مَعَ السَّلاَمَةِ
Güle Güle Measselâme
مَعَ الَّسلَامَةِ
Merhaba! Merhaben
مَرْحَبًا
Sana merhaba Merhaben bike
Günaydın Sabahul hayr
صَبَاحُ الْخَيْرِ
Hayırlı sabahlar Sabâhu’l-hayr
صَبَاحُ الْخَيْرِ
Hayırlı akşamlar Mesâu’l-hayr
مَسَاء الْخَيْرِ.
Afedersiniz Ahvan
عَفْوًا
Afedersiniz min fadlik
مِنْ فَضْلِكَ
Özür Dilerim âsif
آسِفْ
Nasılsınız? Keyfe halukum
كَيْفَ حَالُكَ؟
nasılsın/halin nasıl ? keyfe hâlüke
كيف حالك
İyiyim, mevlaya şükürler olsun ene bi hayrin elhamdulillah
أَنَا بِخَيْرٍ، أَلْحَمْدُ للهِ
çok teşekkür ederim Şükran cezîlen
ُشكْرًا جَزِيلًا
Teşekkür ederim Şükran
شُكْرًا
Bir şey değil Ahvan
عَفْوًا
Allah’a (C.C.)a hamd olsun iyiyim Ene bi hayrın Elhamdulillah
أَنَا بِخَيْرٍ، أَلْحَمْدُ للهِ
Siz Nasılsınız? Ve ente keyfe haluk
و انت كيف حألك؟
İyiyim, teşekkür ederim Ene bihayr sükran
انأ بخير شكرأ
Önemli Değil afven
عَفْوًا
ismin nedir ? mâ ismüke
ما اسمك
Adınız? İsmukel-kerim
إِسْمُكَ الْكَرِيمُ
Adım İbrahim İsmii İbrahim
إِسْمي إبْرَاهِيمُ
Sen kimsin? men ente
مَنْ أَنْتَ؟
Nerelisin? Min eyne ente?
مِنْ أَيْنَ أَنْتَ؟
Türkiye’liyim. Ene turki
أََنَا تُرْكِى
Uyruğun nedir? Ma cinsiyatuk
مأ جنسيتك؟
Sen türk müsün? E turkiyyun ente
Sen arap mısın? E arabiyyun ente
sen arabmısın ? hel ente arabi
هل انت عربي
Türk uyrukluyum Cinsiyatii turkiii
جنسيتي تركي
Hangi ülkeden Min eyyi beledin
Ben Türkiye’denim Enâ min turkiya
Türkiye’liyim. Ene türkiyyün
أََنَا تُرْكِى
Kaç yaşındasın? Kem ümrüke
كَمْ عُمرُكَ؟
Yirmi yaşındayım. ümri işrüne amen
عُمْرِي عِشْرُونَ عَامًا.
Mesleğin nedir? ma mihnetüke
مََا مِهْنَتُكَ؟
Öğrenciyim. Ene taalibun
أَنَا طَالِبٌ
Annenin ismi İsmu ummike
Babanın ismi İsmu ebike
Ben Selçuk'un kızıyım Ene bintu Selçuk
Ben Selçuk'un arkadaşıyım Ene sadiku Selcuk
Ben Halid'in oğluyum Enebnu halid
Görüşmek üzere Selametle İlellikâ; m’aasselame
Seni seviyorum Ena ahubbek
Evli misin? hel ente mütezevvicün
هَلْ أَنْتَ مُتَزَوِّجٌ؟
Nerede ikamet ediyorsun? veya kalıyorsun? Eyne teskunu
أَيْنَ تَسْكُنُ؟
Otelde kalıyorum. Eskunu fil-funduk
أَسْكُنُ فِي الْفُنْدُقِ.
Kaç gün kalacaksın? Kem yevmen setebkaa? كَمْ يَوْمًا سَتَبْقَى؟
Ne zaman geldin? hazarte?
مَتَى حَضَرْتَ؟
Türkiye’yi beğendin mi? Hel a’cebteke bi turkiya?
هَلْ أَعْجَبْتَكَ بِتُرْكِيَا؟
Hangi ? Eyy ?
Ne? ma
مَا؟
nicin? lime / limaza
لمادا
Nasıl? keyfe
كَيْفَ؟
neden? Niçin? limaze
لِمَاذَا؟
Nerede? eyne
أَيْنَ؟
Nereden? min eyne
مِنْ أَيْنَ؟
Nereye? ila eyne
إِلَى أَيْنَ؟
Ne zaman? Meta
مَتَى؟
Kim? men
مَنْ؟
Kim onlar? men hüm
مَنْ هُمْ؟
o kimdir ? men hüve
من هو
Siz kimsiniz? Men entüm
ne oldu? maze hadesü
ماذا حدث
ne diyorsun ? mâzâ tegul
ماذا تقول
Ne zaman ulaştın? vasalte
مَتَى وَصَلْتَ؟
Ne zaman gideceksin? tesaafiru
مَتَى تُسَافِرُ؟
Ne zaman geldin? Meta vasalt
Ne zaman yola çıkıyoruz? Meta nüsafir
Ne zaman uyuyoruz? Meta nenam
Bu ne demektir? Ma ma’na haza
ingilizce biliyor musun? hel tekellem el-inciliziyye?
lütfen yavaş konuş min fadlike tekellem ala mehlik
anlamıyorum la efhemü
anlıyorum efhemü
Hobiniz nedir? Ma hivayetuk
مأ هوأ يتك؟
Hobim okumaktır. Hivayeti elgiraeti
هوأيتي ألقرعة
Sizinle tanışmaktan şeref duydum Teşerrafte bımagrifetik
تشرفت بمعر فتك
Güle güle Allah’a emanet olun Maasselame fi aman Allah
مع أسلأ مة في أمأ ن ألله
İnşallah görüşürüz. Ve illlikae İNŞALLAH
و ألي أللقأ ء أن شأ ء ألله
Bana ver Atiyni أَعْطِنِي.
İyi şanslar Hadza sagiyden
حَظًّا سَعِيدًا
Su istiyorum Uride maye
أُرِيدُ مَاءَ.
Bulunur mu? Hel yücedu
هَلْ يُوجَدُ؟
Bulunmaz La yücedu
لاَ يُوجَدُ.
Üzgünüm Ene asif un
أَنَا أَسِفٌ.
Zararı yok La bağs un
لاَبَأَسٌ.
Buyur Tefeddal
تَفَضَّلْ.
Müşerref olduk Teşerrefna
تَشَرَّفْنَا.
Baş üstüne Ala rasii
عَلَى الرَّأْسِ.
Lütfen bana yardım et Saidni min fadlık
سَاعِدْنِي مِنْ فَضْلِكْ.
Ben hastayım Ene marizun
أَنَا مَرِيضٌ.
Buraya gel Teale huna
تَعَالَ هُنَا.
Burada dur Gif huna
قِفْ هُنََا.
Güle Güle Measselâme
مَعَ الَّسلَامَةِ
kac? kem?
كم
Kaça? bikem
بِكَمْ؟
Bu kaça? bikem haze
بِكَمْ هَاذَا؟
Fiyat Semen
mi - mü ? hel ?
هل
benimle gelirmisin? hel sete'tii maii
هل ستاتي معي
Nereden geliyorsun? min eyne te'tii
مِنْ أَيْنَ تَأْتِي؟
Nereye gidiyorsun? ila eyne tezhebü
إِلَى أَيْنَ تَذْهَبُ؟
Hangi? eyyu
أَيُّ
Otel Nerede? eyne-l'funduku
أَيْنَ الْفُنْدُقُ؟
Kapalıçarşı nerededir? eyne sukuu-l muğatta أَيْنَ سُوقُ الْمُغَطَّى؟
Yolculuk nasıl? keyfes- seferu
كَيْفَ السَّفَرُ؟
Bu ne? ma haze
مَا هَاذَا؟
Bunun adı ne? mesmu haze
مَاإِسْمُ هَاذَا؟
Ne istiyorsun? maze turiidü
مَاذَا تُرِيدُ؟
Ne yersin? maze te'kulu
مَاذَا تَأْكُلُ؟
Ne içersin? maze teşrabu
مَاذَاتَشْرَبُ؟
Anlıyor musun? hel tefhemü
هَلْ تَفْهَمُ؟
Bulunur mu? hel yuucedü
هَلْ يُوجَدُ؟
Bulunmaz. la yuucedü
لاَ يُوجَدُ؟
bu çok güzel haze cemilün cidden
هاذا جميل جدا
sen harikasin ente raaiun
انت رائع
Bana ver i'tini
أَعْطِنِي
İyi şanslar hazzen saiden
حَظًّا سَعِيدًا
Afedersiniz afven
عَفْوًا
Su istiyorum uridü mae
أُرِيدُ مَاءَ
Üzgünüm ene esifün
أَنَا أَسِفٌ
Zararı yok la be'se
لاَبَأَسٌ
Buyur tufaddal
تَفَضَّلْ
Müşerref olduk teşerrefna
تَشَرَّفْنَا
Baş üstüne ale-l ra'sı
عَلَى الرَّأْسِ
Afiyetle bil afiyeti
بِالْعَافِيَةِ
Lütfen bana yardım et saaidnii min fadlik
سَاعِدْنِي مِنْ فَضْلِكْ
Haydi Hayyâ
Gel Ta’âla
Yeter Halas
Yalanci Kezzab
Edebli , terbiyeli Mueddeb
Sabreden Sabur
Temiz Naziyf
Günah, suc Hati'eh
Dogruluk Sıdk
Yemin kasem
Kapa İğlik
İyilik etmek İhsan
Korku Havf
Yalan Kezib, kizb
Arapça Türkçe Sayılar
EL E’DÂD - SAYILAR
Bir vahid واحد
İki isnân اثنان
Üç selâse ثلاثة
Dört erbea اربعة
Beş hamse خمسة
Altı sitte ستة
Yedi seb a سبعة
Sekiz semâniye ثمانية
Dokuz tis a تسعة
On aşera عشرة
On bir ehade aşer احد عشر
On iki isnâ aşer اثنا عشر
On üç selase aşer ثلاث عشر
On dört erba a aşer اربعة عشر
On beş hamse aşer خمسة عشر
On altı sitte aşer ستة عشر
On yedi seb a aşer سبعة عشر
On sekiz sitte aşer ستة عشر
On dokuz tis a aşer تِسْعَة عشر
Yirmi işrûn عِشْرُونَ
Yirmi bir vahid ve işrûn واحد و عشرون
Yirmi iki isnân ve işrûn اثنان وعشرون
Yirmi dokuz Tis’a ve işrûn تسعة وعشرون
Otuz sela sûn ثلاثون
Kırk erba ûn اربعون
Elli ham sûn خمسون
Altmış sit tûn ستون
Yetmiş seb ûn سبعون
Seksen semâ nûn ثمانون
Doksan tis ûn تسعون
Yüz mi e ماءة
Yüz bir Mie ve vâhid مِاءَةٌ و وَاحِدٌ
Yüz on Mie ve aşer مِاءَةٌ وَ عَشَرَ
Yüz on bir Mie ve vahid aşer مِاءَةٌ وَاَحَدَ عَشَرَ
Yüz yirmi Mie ve işrûn مِاءَةٌ وَعِشْرُونَ
Yüz yirmi beş Mie ve hamse ve işrûn مِاءَةٌ وَخَمْسَةٌ وَ عِشْرُونَ
İki yüz mietâni مِائَتَانِ
Üç yüz selâsü mie ثلاثماءة
Dört yüz erbâu mie اربعماءة
Beş yüz hamsu mie خمسماءة
Altı yüz sittu mie ستماءة
Yedi yüz seb u mie سبعماءة
Sekiz yüz semâni mie ثمانماءة
Dokuz yüz tis u mie تسعماءة
Bin elf الف
İki bin elfân الفان
Üç bin selâsü âlâf ثلاث آلاف
Dört bin erbâu âlâf اربع آلاف
Beş bin hamsu âlâf خمس آلاف
Altı bin sittu âlâf ست آلاف
Yedi bin seb u âlâf سبع آلاف
Sekiz bin semâni âlâf ثماني آلاف
Dokuz bin tis u âlâf تسع آلاف
On bin aşare âlâf عشر آلاف
On bir bin ehde aşar elf احد عشر الف
Yirmi bin İşrûne elf عِشْرُون َالْف
Yirmi bir bin Vahid ve işrûne elf وَاحِد وَ عِشْرُون َالْف
Yüz bin Mie ve elf ماءة و الف
İki yüz bin Mietâ elf مائتا الف
Türkçe
|
Okunuş
|
Arapça
|
Evet
|
neam
|
نَعَمْ
|
Hayır
|
lâ
|
لا
|
Teşekkür ederim
|
şukran
|
شُكْرًا
|
Bir şey değil.
|
afven
|
عَفْوًا
|
Afedersiniz.
|
min fadlik
|
مِنْ فَضْلِكَ
|
Özür dilerim.
|
âsif
|
آسِفْ
|
Çok teşekkür ederim.
|
Şukran cezilen
|
ُشكْرًا جَزِيلًا
|
Günaydın
|
Sabahul hayr
|
صَبَاحُ الْخَيْرِ
|
İyi akşamlar
|
Mesaul hayr
|
مَسَاءُ الْخَيْرِ
|
Hoş geldiniz.
|
Ehlen
|
اَهْلاً
|
Allah’a ısmarladık
güle güle
|
Measselâme
|
مَعَ الَّسلَامَةِ
|
Su
|
Mâ
|
مَاءٌ
|
Ekmek
|
Hubz
|
خُبْذٌ
|
Taksi
|
taksi
|
تَاكْسِي
|
Ben
|
Ene
|
انا
|
Sen
|
Ente
|
انت
|
(bayan) Sen
|
Enti
|
انت
|
O
|
Huve
|
هُو
|
O (bayan)
|
Hiye
|
هِي
|
Biz
|
Nahnu
|
نَحْنُ
|
Siz
|
Entum
|
اَنتُمْ
|
(bayanlara) siz
|
Entunne
|
اَنْتُنَّ
|
İkiniz
|
Entumâ
|
اَنْتُمَا
|
İkisi
|
humâ
|
هُمَا
|
Onlar
|
Hum
|
هُمْ
|
(bayanlara) onlar
|
hunne
|
هُنَّ
|
İyelik Zamirleri
| ||
Senin, seni, sana
|
Ke
|
-كَ
|
İkinizin, ikinize, ikinizi
|
Kumâ
|
-كُمَا
|
Sizin, sizi, size
|
Kum
|
-كُمْ
|
Onun, onu, ona
|
Hu
|
-ه
|
ikisinin, ikisini, ikisine
|
Humâ
|
-هُمَا
|
Onların, onları, onlara
|
Hum
|
-هُمْ
|
(bayan) Onun, onu, ona
|
Hâ
|
-هَا
|
(bayan) onların, onları, onlara
|
Hunne
|
-هُنَّ
|
(bayan) sizin, sizi, size
|
Kunne
|
-كُنَّ
|
Benim
|
Î
|
-ِي
|
Bizim, bizi, bize
|
nâ
|
-نَا
|
Ben Ahmet. Adım Ahmet.
|
اَنَا اَحْمَد. اِسْمِي اَحْمَد.
|
Sen Hasan’sın. Adın Hasan.
|
اَنْتَ حَسَن.اِسْمُكَ حَسَن.
|
Onun adı Hayreddin.
|
اِسْمُهُ خَيْرَالِّدين.
|
Dinimiz İslam.
|
ِدينُنَا اِسْلام.
|
Rabbiniz Allah.
|
َرُّبكُمْ الله
|
Peygamberleri Muhammed.
|
َرسُولُهُمْ مُحَمَّد
|
Türkçe
|
Okunuşu
|
Arapça
|
….mi, mı?
|
E,
|
ءَ , اَ
|
…mi, mı?
|
Hel
|
هَلْ
|
Ne?
|
Mâ
|
مَا
|
Ne?
|
Mâzâ
|
مَاذَا
|
Nerede?
|
Eyne
|
اَيْنَ
|
Hangi?
|
Eyyu
|
اَيُّ
|
Niçin?
|
Limâzâ
|
لِمَاذَا
|
Ne zaman?
|
Metâ
|
َمتَي
|
Nasıl?
|
Keyfe
|
كَيْفَ
|
Kaç?
|
Kem
|
كَمْ
|
Nasıl, ne zaman?
|
Ennâ
|
َانَّي
|
Niye?
|
lime
|
لِمَ
|
Adın Ne?
|
Mâ ismuk?
|
مَااسْمُكَ؟
|
Nasılsın?
|
Keyfe haluk?
|
كيف حالك؟
|
Sen Ali misin?
|
Hel ente Ali?
|
هل انت علي؟
|
Evet ben Aliyim.
|
Neam ene Ali.
|
نعم انا علي
|
Önünde
|
emâme
|
اَمَامَ
|
Arkasında
|
Halfe
|
َخْلفَ
|
Üstünde
|
Alâ
|
عَلَي
|
Altında
|
Tahte
|
تَحْتَ
|
İçinde
|
Fî
|
فِي
|
…ye, ya, e, a
|
İlâ
|
ِاليَ
|
Üzerinde
|
Fevka
|
َفْوقَ
|
Yanında
|
İnde
|
عِنْدَ
|
Beraber
|
Meâ
|
مَعَ
|
İle
|
Bi
|
بِ....
|
Ve
|
Ve
|
وَ
|
Veya, yada
|
Ev
|
اَوْ
|
Ve, takiben
|
Fe
|
فَ....
|
Sonra
|
Ba’de
|
بَعْدَ
|
Önce
|
Kalbe
|
قَبْلَ
|
Daha sonra
|
Sümme
|
ثُمَّ
|
Gibi
|
Kemâ
|
كَمَا
|
Gibi
|
Ke
|
كَ...
|
İçin
|
li
|
لِ...
|
Türkçe | Okunuşu | Arapça |
Bir
| vahid |
واحد
|
İki
| isnân |
اثنان
|
Üç
| selâse |
ثلاثة
|
Dört
| erbea |
اربعة
|
Beş
| hamse |
خمسة
|
Altı
| sitte |
ستة
|
Yedi
| seb a |
سبعة
|
Sekiz
| semâniye |
ثمانية
|
Dokuz
| tis a |
تسعة
|
On
| aşera |
عشرة
|
On bir
| ehade aşer |
احد عشر
|
On iki
| isnâ aşer |
اثنا عشر
|
On üç
| selase aşer |
ثلاث عشر
|
On dört
| erba a aşer |
اربعة عشر
|
On beş
| hamse aşer |
خمسة عشر
|
On altı
| sitte aşer |
ستة عشر
|
On yedi
| seb a aşer |
سبعة عشر
|
On sekiz
| sitte aşer |
ستة عشر
|
On dokuz
| tis a aşer |
تِسْعَة عشر
|
Yirmi
| işrûn |
عِشْرُونَ
|
Yirmi bir
| vahid ve işrûn |
واحد و عشرون
|
Yirmi iki
|
isnân ve işrûn
|
اثنان وعشرون
|
Yirmi dokuz
|
Tis’a ve işrûn
|
تسعة وعشرون
|
Otuz
| sela sûn |
ثلاثون
|
Kırk
| erba ûn |
اربعون
|
Elli
| ham sûn |
خمسون
|
Altmış
| sit tûn |
ستون
|
Yetmiş
| seb ûn |
سبعون
|
Seksen
| semâ nûn |
ثمانون
|
Doksan
| tis ûn |
تسعون
|
Yüz
| mi e |
ماءة
|
Yüz bir
|
Mie ve vâhid
|
مِاءَةٌ و وَاحِدٌ
|
Yüz on
|
Mie ve aşer
|
مِاءَةٌ وَ عَشَرَ
|
Yüz on bir
|
Mie ve vahid aşer
|
مِاءَةٌ وَاَحَدَ عَشَرَ
|
Yüz yirmi
|
Mie ve işrûn
|
مِاءَةٌ وَعِشْرُونَ
|
Yüz yirmi beş
| Mie ve hamse ve işrûn |
مِاءَةٌ وَخَمْسَةٌ وَ عِشْرُونَ
|
İki yüz
|
mietâni
|
مِائَتَانِ
|
Üç yüz
|
selâsü mie
|
ثلاثماءة
|
Dört yüz
|
erbâu mie
|
اربعماءة
|
Beş yüz
|
hamsu mie
|
خمسماءة
|
Altı yüz
|
sittu mie
|
ستماءة
|
Yedi yüz
|
seb u mie
|
سبعماءة
|
Sekiz yüz
|
semâni mie
|
ثمانماءة
|
Dokuz yüz
|
tis u mie
|
تسعماءة
|
Bin
|
elf
|
الف
|
İki bin
|
elfân
|
الفان
|
Üç bin
|
selâsü âlâf
|
ثلاث آلاف
|
Dört bin
|
erbâu âlâf
|
اربع آلاف
|
Beş bin
|
hamsu âlâf
|
خمس آلاف
|
Altı bin
|
sittu âlâf
|
ست آلاف
|
Yedi bin
|
seb u âlâf
|
سبع آلاف
|
Sekiz bin
|
semâni âlâf
|
ثماني آلاف
|
Dokuz bin
|
tis u âlâf
|
تسع آلاف
|
On bin
|
aşare âlâf
|
عشر آلاف
|
On bir bin
|
ehde aşar elf
|
احد عشر الف
|
Yirmi bin
|
İşrûne elf
|
عِشْرُون َالْف
|
Yirmi bir bin
|
Vahid ve işrûne elf
|
وَاحِد وَ عِشْرُون َالْف
|
Yüz bin
|
Mie ve elf
|
ماءة و الف
|
İki yüz bin
|
Mietâ elf
|
مائتا الف
|
Türkçe | Okunuşu | Arapça |
Aldı
|
Ehaze
|
اَخَذَ
|
İstedi
|
Erâde
|
اَرَادَ
|
Gönderdi
|
Ersele
|
اَرْسَلَ
|
Yedi
|
Ekele
|
اَكَلَ
|
Emretti
|
Emera
|
اَمَرَ
|
İnandı
|
Âmene
|
آمَنَ
|
Ağladı
|
Bekâ
|
بَكىَ
|
Açıkladı
|
Beyyene
|
بَيَّنَ
|
Geldi
|
Câe
|
جَاءَ
|
Etti, eyledi
|
Ceale
|
جَعَلَ
|
Oturdu
|
Celese
|
جَلَسَ
|
Çıktı
|
Harece
|
خَرَجَ
|
Girdi
|
Dehale
|
دَخَلَ
|
Gitti
|
Zehebe
|
ذَهَبَ
|
Gördü
|
Raâ
|
رَئىَ
|
Acıdı
|
Rahime
|
رَحِمَ
|
Sordu
|
Se ele
|
َسَئلَ
|
İskan etti
|
Sekene
|
سَكَنَ
|
İçti
|
Şeribe
|
شَرِبَ
|
Doğru söyledi
|
Sadeka
|
صَدَقَ
|
Namaz kıldı
|
Sallâ
|
صَلَي
|
Güldü
|
Dahıke
|
ضَحِكَ
|
Zannetti
|
Zanne
|
ظَنَّ
|
İbadet etti
|
A bede
|
عَبَدَ
|
Saydı
|
Adde
|
عَدَّ
|
Bildi
|
Alime
|
عَلِمَ
|
Çalıştı
|
Amile
|
عَمِلَ
|
Sözleşti
|
Ahide
|
عَهِدَ
|
Sevindi
|
Feriha
|
فَرِحَ
|
Yaptı
|
Feale
|
فَعَلَ
|
Dedi
|
Kâle
|
قاَلَ
|
Öldürdü
|
Katele
|
قَتَلَ
|
Okudu
|
Kara e
|
قرَاَ
|
Yazdı
|
Ketebe
|
كَتَبَ
|
Kazandı
|
Kesebe
|
كَسَبَ
|
İnkar etti, tanımadı
|
Kefera
|
كَفَرَ
|
Konuştu
|
Kelleme
|
كَلَّمَ
|
Engelledi, men etti
|
Menea
|
مَنَعَ
|
Başardı
|
Neceha
|
نَجَحَ
|
İndi
|
Nezele
|
نَزَلَ
|
Baktı
|
Nezara
|
نَظَرَ
|
Gerekti
|
Vecebe
|
وَجَبَ
|
Buldu
|
Vecede
|
وَجَدَ
|
Vaad etti
|
Veade
|
وَعَدَ
|
Yol gösterdi
|
hedâ
|
هَدَي
|
Beyaz
|
Ebyad/beydâ
|
اَبْيَض / بَيْضاء
|
Siyah
|
Esved/sevdâ
|
اَسْوَد / سَوْدَاء
|
Sarı
|
Esfar/safrâ
|
اَصْفَر / صَفْرَاء
|
Kırmızı
|
Ahmer/hamrâ
|
اَحْمَر / حَمْرَاء
|
Yeşil
|
Ahdar/hardâ
|
اَخْضَر / خَضْرَاء
|
Mavi
|
Erzak/zerkâ
|
اَزْرَق / زَرْقَاء
|
Gri
|
Rasâsî
|
رَصَصِى
|
Pembe
|
Verdî
|
وَرْدِى
|
Lacivert
|
Erzak ğâmik
|
اَزْرَق غَامِق
|
kahverengi
|
Bunnî
|
بُنِّى
|
Turuncu
|
Burtukâlî
|
بُرْتُقَاِلى
|
Açık renk
|
Levn fâtih
|
لَوْن فَاتِح
|
Koyu renk
|
Levn ğâmik
|
لَوْن غَامِق
|
Renk
|
levn
|
لَوْن
|
Türkçe
|
Okunuşu
|
Arapça
|
Sabah
|
Sabâh
|
صباح
|
öğle
|
Zuhr
|
ظهر
|
İkindi
|
Asr
|
عصر
|
Akşam
|
Mesâ
|
مساء
|
Yatsı
|
İşâ
|
عشاء
|
Gündüz
|
Nehâr
|
نهار
|
Gece
|
Leyl
|
ليل
|
Dakika
|
Dakîka
|
دقيقة
|
Saat
|
Sâa
|
ساعة
|
Gün
|
Yevm
|
يوم
|
Hafta
|
Usbû’
|
اسبوع
|
Ay
|
Şehr
|
شهر
|
Yıl
|
Âm / sene
|
عام / سنة
|
Asır, yüz yıl
|
Asr
|
عصر
|
Dün
|
Emsi
|
امس
|
Bugün
|
Elyevm
|
اليوم
|
Yarın
|
Ğaden
|
غدىً
|
Önceki gün
|
Kalbe emsi
|
قبل امس
|
Öbür gün
|
Ba’de ğad
|
بعد غد
|
Pazartesi
|
Yevmul isneyn
|
يوم الاثنين
|
Salı
|
Yevmus sulesâ
|
يوم الثلاثاء
|
Çarşamba
|
Yevmul erbiâ
|
يوم الاربعاء
|
Perşembe
|
Yevmul hamîs
|
يوم الخميس
|
Cuma
|
Yevmul cum’a
|
يوم الجمعة
|
cumartesi
|
Yevmus sebt
|
يوم السبت
|
Pazar
|
Yevmul ehad
|
يوم الاحد
|
Genellikle
|
Umumen
|
عُمُومًا
|
Bazen
|
ehyânen
|
اَحْياَنًا
|
Cümle
|
Türkçesi
|
Arapçası
|
الي اّلسُوقِ
|
e, a, ye, ya
|
اِلىَ
|
وَاللهِ ما رَأَيْتُ
|
Yemin
|
وَ
|
اَلصَّلَاةُ خَيْرٌ مِنَ النومِ
|
den, dan
|
مِن
|
القرآن هديً لِلَّناسِ
|
İçin
|
لِ
|
انتَ كطبيبٍ لي.
|
Gibi
|
كَ
|
فوق العادة
|
Üzerinde
|
فَوْقَ
|
رَضِيَ اللهُ عَنْهُ
|
Den, dan
|
عَنْ
|
السّلامُ علي المسلمين
|
Üstünde
|
عَليَ
|
الجنة تحت اقدام الاُمُّهاتِ
|
Altında
|
تَحْتَ
|
بِالله بِاسم الله
|
İle, e, a, yemin
|
بِ
|
بين السماء و الارض
|
arasında
|
َبيْنَ
|
في الكتاب
|
içinde
|
فِى
|
مذ يوم الجمعة
|
De, da, den beri
|
مُذْ
|
منذ يوم الُبلُوغِ
|
De, da, den beri
|
مُنْذُ
|
جاءني الطالبون حاشاعلي
|
İstisna edatı, hariç, den başka, asla, katiyyen
|
حَاشَا
|
Taki, e kadar
|
حَتَّي
| |
رُبَّ رجل عالم
|
Olur ki, belki, nice, nadiren
|
رُبَّ - رُبَّمَا
|
رأيتُ دروسي خلاواحد
|
İstisna edatı, hariç, den başka, yalnız, ancak
|
خَلا
|
لولا انتم َلكُنَّا مُؤْمِنِينَ
|
Olmasaydı, olmamış olsa
|
لَوْلا
|
جِأْتُكَ كَيْ تُكْرِمُونِي
|
İçin, taki, diye, …den dolayı
|
كَيْ
|
لَعَلَّ اللهُ يُأْتِيكُمْ الْعَقْلَ
|
Umulurki, belki, ola ki
|
لَعَلَّ
|
جَاءَ القومُ عَدَا طَارِق
|
İstisna edatı, hariç, den başka
|
عَدَا
|
Havlu
|
Minşefe
|
مِنْشَفَة
|
Peçete
|
Fûta
|
فُوطَة
|
Mendil
|
Mindîl
|
مِنْدِيل
|
selpak
|
Mindîl verîka
|
مَنَادِيل وَرِيقَة
|
Palto
|
Mi’taf
|
مِعْطَف
|
Şemsiye
|
Şemsiye
|
شَمْسِيَّة
|
Yüzük
|
Hâtem
|
خَاتَم
|
Saat
|
Sâa
|
سَاعَة
|
Gözlük
|
Nezzâre
|
نَظَّارَة
|
Pantolon
|
sirvâl
|
سِرْوَال
|
Gömlek
|
kamîs
|
قَمِيص
|
ceket
|
Sitra
|
سترة
|
Kemer
|
hizâm
|
حزام
|
Takım Elbise
|
Belde
|
بَدْلَة
|
Ayakkabı
|
Hizâ e
|
حزاء
|
Parfüm
|
Itr
|
عطر
|
Elbise
|
Melbes
|
ملبس
|
Ayna
|
Mir ât
|
مِرْآت
|
İç çamaşır
|
Melâbis dahiliyye
|
ملابس داخلية
|
Çorap
|
cûrab
|
جُوَرب
|
Düğme
|
Zır
|
زِر
|
Tarak
|
Mişt
|
مِشْط
|
Fanila
|
Fanila
|
فَانِلَة
|
Fermuar
|
Susta
|
سُوسْتَة
|
Bilezik
|
sivar
|
سِوَار
|
Bisiklet
|
derrace
|
درَّاجة
|
Ev
|
menzil
|
منزيل
|
Sandalye
|
kursiy
|
كريسى
|
tâvile
|
طاولة
| |
Kapı
|
bâb
|
باب
|
Anahtar
|
miftah
|
مفتاح
|
Yatak
|
serîr
|
سرير
|
şurfa
|
شُرْفَة
| |
Perdeler
|
seta'ir
|
سَتَاِئر
|
Lamba
|
şem'a
|
شَمْعَة
|
Kanepe
|
sufa
|
صُوفَة
|
Süpürge
|
miknese
|
مِكْنَسَة
|
Pencere
|
şubbak
|
شُبّاك
|
Televizyon
|
tilifizyun
|
ِتِلفِزْيُون
|