Allah insanı nasıl korur?

Zünnu-i Mısri'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir :Bir gün elbiselerimi yıkamak için Nil nehrinin kenarına gitmiştim. Nehrin kenarında dururken, bir de baktım ki, görülmemiş şekilde büyük bir akrep bana doğru geliyor.

Bu sudan İçmek Müslümana Haram

Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, eski adı “Yahudilik Yolağzı,” bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş: - “Her kula helâl, Müslüman’a haram!”

Hiçbirinin haccı kabul edilmedi!

Ali bin Muvaffak hazretleri, Şam’da yaşamış olan evliyânın büyüklerindendir. Zünnûn-ı Mısrî ve Abdullah bin Mübarek ile görüştü. 878 (H.265) senesi vefât etti... Abdullah bin Mübarek bir hac mevsiminde Mekke’de hac vazifelerini ifa ettikten sonra, Harem’de uyuyakalır

Kuran Sırları

Bilindiği gibi DNA terimi, canlılardaki genetik malzemenin kısaltılmış ifadesidir. Genetik biliminin başlangıç tarihi ise, Mendel isimli bilim adamının 1865 yılında hazırlamış olduğu genetik yasalarına dayanır. Bilim tarihi için bir dönüm noktası oluşturan bu tarihe, Kuran’da 18:65 numaralı Kehf Suresi’nin 65. ayetinde işaret edilmektedir. (En doğrusunu Allah bilir.)

Nefsin Mertebeleri

BİRİNCİ DAİRE: Nefs-i Emmare: Allah`ın emirlerine uymayan, yasaklarını çekinmeden yapan ve zevkine tabi olan nefistir. Nefs-i emmâre denilen bedbaht nefis zenginleştikçe şımarır. Bilgisi arttıkça kibri, gururu da artar. Hele bir de makam sahibi olursa artık onun yanına varmak, sokulmak ne mümkün!

YAHUDİLERİN MAYMUN OLMASI

Onlar, Davud Aleyhisselâm’ın zamanında "Eyle" denilen bir şehirde yaşıyorlardı. Eyle Medine ile Şam arasında bir yerde ve Kızıldenizin sahilinde bir yerdeydi. Allah onlara cumartesi günü balık avlamayı yasak etti. Cumartesi günü olduğu zaman, denizde balık kalmaz, hepsi sahile gelirdi.

ARAPÇA ÖĞRENİYORUM

Öncelikle Hafıza tekniği konusunda size olağan üstü bir ip ucu.Sureler kolaydan zora doğru sıralanır. Bir sayfa alınarak 3′e bölünür. Önce ilk 5 satır, daha sonra diğer satırlar 5′er 5′er ezberlenir ve sonrasında birleştirilerek tekrar yapılır.

Günahın Reçetesi

Büyük Mutasavvıf Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri bir gün tımarhanenin önünden geçiyordu. Tımarhane hizmetçisinin tokmakla birşeyler dövdüğünü görüp

Ahir Zaman Bu Zaman Mı?

Ahir zamanın kendini hissettirdiği şu günlerde, Rabbimizin ikazlarını neden duymamazlıktan geliyoruz acaba? Nereye gidiyorsunuz? Nerede Muhammed ümmeti?

Şeytan İşi

Günlerden birgün şeytanın yolu bir köye düşmüş.Keyfi yerinde olan şeytan sırtını bir ağaca dayamış ve buzağısı kazığa bağlı olan ineğini sağan genç bir kadını uzaktan izlemiş.

Artan pilav

Yahya baba, II. Bâyezîd Hân zamanında, Edirne Bâyezid Külliyesi'nin aşçılarından biridir.. Arkadaşları hoşaf, kebap sebze, bakliyat pişirir. Ama onun ihtisası pilavdır. Mübârek işe girişti mi, ibadet ettiğini sanırsınız.

Olgun İmana Kavuşma

MESCİD-İ Saadet'te Ashab-ı Kiram toplanmışlar, derin bir vecd ve huşu içinde Allah'ın Resûlünü dinlemekteydiler. Hazret-i Fahr-i Kâinat Efendimiz ise, Al-i İmrân sûresinden şu mealdeki Âyet-i Kerimeyi okuyordu:

Gönül Örtüsü Hayâ

Gönlün titremesidir hayâ. Gönül ki kurtulmuştur da ağırlıklarından, bir yaprak kadar incelmiştir. İşte o nazenin yapraktır müminin gönlü. Titrer bir günah, bir yanlış, bir aykırı hal gördüğünde.

KÂLU BELÂ

Ve kıyâmet günü, gerçekten biz bundan gâfildik (gâfilleriz) dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından onların zürriyetlerini aldığı zaman onları, nefsleri üzerine şahit tuttu. (Allahû Tealâ şöyle buyurdu): “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” Dediler ki: “Evet, (Sen, bizim Rabbimizsin), biz şahit olduk.”

AY'IN RESÛLULLAH (S.A.V)'A SELAM VERMESİ

Ebû Kubeys dağının altında duruyorduk.Ay doğu tarafından göründü.Yükselerek yukarı çıktı. Nûru bütün âlemi doldurmaya başladı.Göğün ortasında kâmil bir dolunay haline geldi...

27 Aralık 2016 Salı

MARS'TA HAYAT VAR / Süleyman H. TUNAHAN



Mars (Merih)'te Hayat Var. İnsanlar Var Hatta Ümmeti Muhammed Var ! "



A.B.D.’nin çok büyük masraflarla Ay’a gitmeye hazırlandığı sıralarda keşif sahibi bir veli (Süleyman Hilmi Tunahan (k.s.) İstanbul’da Topçular Camiinde kürsüye çıkıp insanlığa sesleniyordu:

" –A.B.D. Ay’a gitmeye hazırlanıyor. Fakat bu masraflara yazık… Bu gayret Mars için olsa çok isabetli olurdu… Çünkü Ay’da hayat yok. Ay kupkuru. Fakat Mars’ta hayat var!… Orada insanlar var…Su var…Orada Hz.Kur’an aynen var!?… Hz.Muhammed (a.s.) oradakilerin de peygamberi… Yani; orada Ümmet-i Muhammed var… Hatta orada varisi Resullerin evlatları var… Ve yine orada İslamiyet’e sarılma bizden çok fazla. Orada Kur’an ahkamı hakim… Ve nihayet o insanlar Hz. Kur’an’a sarıldıklarından dolayı teknolojik olarak bizden çok öndeler!…

Size bir haber daha vereyim; Bu iki insanlık buluşmadan Kıyamet kopmayacak… Fakat; Dünya insanları Marslılarla buluştuklarında Hz. Kur’an’ın orada da aynen var olduğunu görünce İslam’ı inkar mümkün olmayacak… Fakat bu iman (İman-ı yeis) ve (Suri İman) olacak… Yani; vakit çok geç olmuş olacak."









Süleyman Hilmi Tunahan (K.S)

Birinci Kat Semâ Keşfedilecek Herkes İman Edecek Ama...

Kafirler birinci kat... semayı keşfettikleri zaman orada Vahy'in indiği yeri ve ayet-i kerimelerde haber verilen bazı emareleri görürler. Dünyaya gelip gördükleri o hakikatleri bütün insanlara haber verdiklerinde herkes "La ilahe illallah" diyerek imana gelir. Lakin hiç birinin imanı kabul olmaz. Çünkü imanın şartı gayba iman etmektir.






(gayb gözle görülemeyen akılla anlaşılamayan duyu organları ile hissedilemeyen şeylerdir.)

Bu dünyaya en uzak yıldız ne kadar mesafede ise oradan birinci kat semaya da o kadar mesafe vardır. Fenciler henüz birinci kat semayı keşfedemediler. Ne zaman bu Türkiye'nin büyüklüğü kadar ayna yaparlarsa belki o zaman birinci kat semayı öğrenebilirler. Batıl bir görüş olan "sonsuz uzay boşluğu" iddialarının ne kadar yanlış olduğunu gözleri ile görürler.

Süleyman Hilmi Tunahan (kuddise sirruhu)


Uzayda (Melekler ve cinler haricinde de) hayat olduğuna işaret eden ayet ve hadisler;

"Gökleri, yeryüzünü ve bunlar içinde üretip yaydığı canlıları yaratması da Onun (varlığının ve yüceliğinin) delillerindendir. O, dilediği zaman bunların hepsini bir araya toplamaya da güç yetirir.[Şûra, 42/29]


"İnsanlar Ay'a gitmek yerine Merih'e (Mars'a) gidebilselerdi oradaki mümin kardeşleri ile tanışacaklardı" (Süleyman Hilmi Tunahan kuddise sirruh)

****

“Gün gelecek sûra üflenecek, Allah’ ın dilediği dışında, göklerde ve yerde olan herkes müthiş bir korkuya kapılacak. Hepsi boynu bükük vaziyette O’nun huzuruna varacaklar.” (Neml, 27/87)


****

“Sûra üflenir; Allah’ ın diledikleri dışında, göklerde ve yerde kim varsa çarpılıp cansız yere düşer. Sonra ona bir daha üflenir: Bir de bakarsın bütün insanlar, kabirlerinden ayağa kalkmış, etrafa bakınıp duruyorlar”(Zümer, 39/68).

****

“De ki: “Hamd O Allah' a olsun ki size er-geç alâmetlerini gösterecek siz de onları tanıyacaksınız. Senin Rabbin, sizin yaptıklarınızdan habersiz değildir”(Neml, 27)93)

mealindeki ayetin açıklaması;

Kafirler birinci kat semayı keşfettikleri zaman, orada Vahy'in indiği yeri ve ayet-i kerimelerde haber verilen bazı emareleri görürler. Dünyaya gelip gördükleri o hakikatleri bütün insanlara haber verdiklerinde herkes "La ilahe illallah" diyerek imana gelir. Lakin hiç birinin imanı kabul olmaz. Çünkü imanın şartı gayba iman etmektir.

(gayb, gözle görülemeyen, akılla anlaşılamayan, duyu organları ile hissedilemeyen şeylerdir.)

Bu dünyaya en uzak yıldız ne kadar mesafede ise, oradan birinci kat semaya da o kadar mesafe vardır. Fenciler henüz birinci kat semayı keşfedemediler. Ne zaman bu Türkiye'nin büyüklüğü kadar ayna yaparlarsa, belki o zaman birinci kat semayı öğrenebilirler. Batıl bir görüş olan "sonsuz uzay boşluğu" iddialarının ne kadar yanlış olduğunu gözleri ile görürler.(Süleyman Hilmi Tunahan ) kuddise sirruh



Mucahid’e göre, “size er-geç alâmetlerini gösterecek siz de onları tanıyacaksınız” mealindeki ayetin ifadesi dünyaya bakar. Yani, asırlar boyunca hem göklerde hem de yerde bütün kâinat çapında; Kur’an’da bildirdiği hakikatlerin doğruluğunu gösteren, ona şahit olacak belgeler gösterecek ve siz de o doğruluk belgelerini anlayıp tanıyacaksınız(krş. Maverdî, ilgili ayetin tefsiri).

****



"Evet, Biz ileride onlara delillerimizi gerek dış dünyada, gerek kendi öz varlıklarında göstereceğiz; öyle ki Kur’ân’ın, tarafından gelen gerçeğin ta kendisi olduğu onlar tarafından da iyice anlaşılacak. Rabbinin her şeye şahit olması yetmez mi?”(Fussilet, 41/53).

****


" Allah bu şekilde onları yedi gök olmak üzere iki gün (merhale) de vücuda getirdi ve her gökte ona âit emri ( kanun ve görevi) bildirdi.." (Fussilet 41/42)



****

" Göklerde ve yeryüzünde nice deliller vardır ki onlar bu delillere aldırış etmeden üstlerinden basıp geçerler" (Yusuf 12/105)

****

" Göklerde ve yeryüzünde kimler varsa hepsi Ona aittir. Onun yanında bulunanlar ise Ona ibâdetten büyüklük taslayıp geri durmazlar ve yorulmazlar da. [Enbiyâ, 21/19.]

****

" Göklerde ve yerde hamd Onadır. Gündüzün sonunda ve öğle vaktine ulaştığınızda Allah'ı tesbih edin". [Rûm, 30/18.]

****

" Göklerde ve yeryüzünde kimler varsa hepsi Ondan ister. O (Allah) her gün (her an) bir yaratma işindedir"

[Rahman, 55/29.]


****

" Göklerde ve yeryüzünde olan canlılar ve melekler, onlar hepsi de büyüklük göstermeden Allah'a secde ederler"

(Nahl Suresi, 16/49)

****

" Allah yedi göğü ve yerden de bir o kadarını yaratmış olandır. Onun emri bütün bunlar arasında durmadan iner durur. Allah'ın bunları yaratıp emirler indirmesi Onun gerçekten her şeye gücü yettiğini ve bilgisiyle her şeyi kuşatmış olduğunu, bilmeniz içindir" [Talak, 65/12]

****

" Göklerin efendisi, içinde arş olan göktür. Yerlerin efendisi de bizim üzerinde bulunduğumuz yeryüzüdür"[ibn-i Abbas, Suyûtî, el-Dürr, VI/239.]

****

" .. Allah, Allah'ın melekleri, gökler halkı ve yerler halkı, hatta yuvasındaki karınca ve sudaki balıklar insanlığa hayrı öğreten (âlim)'e düa ederler".[Tirmizî, İlim, 19]

****


" Eğer Allah, gökler halkına ve yer halkına azap ederse haksız olarak azab etmez. Eğer onlara Allah merhametli davranırsa Onun bu rahmeti kendilerinin ibâdet ve iyi işlerinden daha üstün olur"

[İbn Mâce, Mukaddime, 10; Ahmed, Müsned, V/182; İbn Hıbban, Sahîh, N/55, No. 725.]

Sırf itaat içinde olan meleklerin cezayı gerektirecek bir davranışları bulunmaz. Bu yönden "gök ehli"ifadesi burada onların dışındaki canlılara yorumlanabilir. Peygamber (a.s) bir konuşmasında da göktekiler için "abd: kul" tâbirini kullanır. O; Allah'a bir övgü ve Peygamber'e gönderilen bir selâmın; "gökteki veya gökle yer arasındaki her kula erişeceği"ni söyler.[Buhârî, Ezan, 150; San'anî, U/199.]"Eğer gök halkı ve yeryüzü halkı bir mü'min kişinin kanına ortak olsalar Allah onların hepsini cehenneme atıp kapatır"[ Tırmizî, Dıyât, 8; Bağâvî, 11/508, No. 2601.]

***

"Hem Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah'a secde eder, gerek Dâbbe (debelenen, ayakları üzerinde yerde yürüyen) kısmından olsun ve gerek Melâike(melekler), ve bunlar kibirlenmezler"

| Nahl Suresi, ayet 49

[Bu ayeti kerime, daha bir çok ayeti kerimeler gibi, gökte/semada/uzayda bir takım alemlerin/dünyaların olduğunu, bu alemlerde de meleklerin ve cinlerin dışında, insan cinsinden, ayakları ile arz üzerinde yürüyen canlıların olduğunu haber veriyor.]

***

"O Göklerin ve Yerin yaradılışı ve onlarda ürettiği her dabbenin(ayakları üzerinde yürüyen, melek ve cin harici varlıkların/insanların) üretilişi de onun âyâtındandır/ayetlerindendir ve o dileyeceği zaman onları(bütün alemlerdeki insanları bir araya) toplamağa da kadirdir."

| Şura Suresi, 29. ayet-i kerime

***

Kur'an'da DABBE

"Allah her dabbeyi/hayvanı/cismani hayat sahibini bir sudan yarattı. Öyle iken kimi karnı üzerinde yürür, kimi iki ayak üstünde yürür, kimi de dört ayak üstünde yürür. Allah, dilediğini yaratır. Şüphesiz ki Allah, her şeye gücü yetendir."

| Nur Suresi, ayet 45


***

"Furkan'ı (Kur'an-ı Kerim'i) alemlere(üzerinde hayat ve dinden mükellef insanlar bulunan bütün gezegenlere) bir uyarıcı olsun diye, kuluna (Hz. Muhammed Mustafa s.a.v'e) indiren (Allah) ne yücedir!"

| Furkan Suresi, ayet 1

***

"İşte o peygamberler, Allah'ın kendilerini doğru yola eriştirdiği kimselerdir. Sen de onların gittiği yoldan yürü! De ki: «Ben buna karşılık sizden bir ücret istemiyorum. O Kur'an sadece alemleri (üzerinde hayat bulunan ve iman-küfür, itaat-isyan arasında tercih hakkı verilmiş insanlar bulunan, dünyamız benzeri diğer gezegenleri) irşad için ilahi bir hatıradır.»

| En'am suresi, ayet 90


Bir Makale:

Mars'ta başka insan ırkları var ve bunların nüfusu toplamda milyarları buluyor. Dünyamıza zarar vermek isteseler, buraya kadar gelmeleri bile gerekmiyor. Bu gerçeği NASA'nın en saygın astronotları arasında yer alan ve Ay'da yürüyen altıncı kişi olan Edgar Mitchell de doğruladı ve "Bize zarar vermek isteseler, mahvolmuştuk." dedi. Aramızda o kadar büyük teknoloji farkı var ki, onlar güneş ışınlarını güçlendirerek gezegenimize gönderebilecek ve dünyayı cayır cayır yakabilecek silahlara çoktan sahipler. Biz de HAARP'ı aklımız almıyor diye tartışıp duruyoruz.


















İngiliz polisin gördüğü cübbeli, takkeli, sakallı, iyi niyetli ve müslüman uzaylılar.


Göremiyorsanız buraya tıklayın

http://spaceexplorertv.web.tv/embed/f4m6xpocqpg
Hatırlarsınız iki sene kadar önce "NASA büyük bir baskı altında. Önümüzdeki aylarda ve yıllarda üst üste şok açıklamalar yapacak. Uzayda hayat olabileceğine dair bulgular açıklayacak. Onlarca yıl önce öğrendiği ve bildiği bazı şeyleri yeni bulmuşlar gibi dünya insanlığına duyuracak" demiştik ve her geçen gün bunda isabet ettiğimiz görülüyor. Ama görünen o ki NASA yine de sonuna kadar direnecek, kazanabildiği kadar vakit kazanacak; bir gün uzayda hayat olduğu, uzaylıların da insan oldukları, teknolojide çok üstün oldukları, onlar için en kötüsü de bu diğer uzaylı insan ırklarının çoğunun Müslüman olduğu ve ellerindeki Kur'an'a tabi oldukları, gayet medeni insanlar oldukları, bu yüzden korkunç teknoloji üstünlüğüne rağmen bize zarar vermedikleri, dünyamızı sömürmedikleri dünya insanlığına duyurulacaksa bunu da NASA kendisi yapmak isteyecek.


Bu nedenle A, B, C hatta D planlarını hazır tutarak hareket ediyor. Ama boşuna çırpınıyor... İngiltere başbakanıWinston Churchill bile havada uçuşup duran uçan dairelerin başka bir gezegene ve çok ileri bir teknolojiye sahip bir medeniyete ait olduklarını anladığında "En az 50 yıl uçan daireler gizlenecek. Bu hususla ilgili kararı o zamanın başbakanı verecek. Biz şimdi bu gerçeği halka açıklarsak, İngiliz halkının kiliseye olan bağlılığı yok olur." şeklinde emirler vermişti ve bu yazılı emirleri İngiliz hükümeti tarafından birkaç yıl önce kamuya açılanresmi vesikalar arasında görmemiz mümkün olmuştu.


Şimdilerde biraz daha rahatlar batılılar, zira Vatikan'la uzun uzun konuşup, ellerindeki kesin delilleri gösterip, uzaylıların varlığını bir güzel izah ettiler onlara. Sonra Vatikan'dan "Başka dünyalarda başka canlılar olabilir. Bunu kabullenmek inançlarımıza zarar vermez." mealinde açıklamalar yapıldı. İyi ama o başka gezegenlerin insanları hep müslüman ise ve binlerce senedir çok mükemmel medeniyetler kurmuşlar, adaleti, sosyal adaleti, huzuru, güvenliği sağlamışlar ise ve bunu inançları sayesinde yapabilmişler ise, o zaman ne olacağı, Hristiyanlık inancının nereye konulacağı, zarar görüp görmeyeceği Vatikan'a sorulmalıdır?



Bakalım Mars'a araç gönderecek olan Birleşik Arap Emirlikleri'ni susturabilecek mi NASA? Ya da sadece 75 milyon dolara ve ilk denemede başarılı olarak Mars'a uydu gönderen Hindistan, gördüğü gerçekleri anlatmak isterse ne kadar daha susturabilecek? Çin'in Ay'a gönderdiği Yeşim Tavşan isimli robotu öyle enteresan görüntüler gönderdi ki biraz daha göndermeye devam etse idi, NASA'nın kırk yıldır neden bir kez sefer bile Ay'a insanlı uçuş yapamadığı iyice anlaşılacak, oradaki başka insan ırkları ve akıl almaz teknolojileri görülecek ve dünyamızda anında bir kırılma noktası oluşacak, dini, kültürel, ekonomik, askeri ve siyasi kabullenişlerde bir anda köklü değişiklikler olacaktı. Ne var ki Çin de NASA'nın taktiğini uyguladı ve "Yeşim tavşan ile iletişimimiz koptu"dedi. Dikkat ettiniz mi kuyruklu yıldızı bile yakaladı Avrupa Uzay Ajansı ve her şey tıkır tıkır giderken yıldızın üzerine konma sırasında bir tek hata(!) oluverdi de iletişim kopuverdi. "Şaşırmadık. Bekliyorduk" diye yazdık o zaman da... Yine de Çuri kuyruklu yıldızının üzerindeki doğal olmayan yapıların ve yıldızın etrafında gezinen çok ileri teknoloji bir uzay aracının yer aldığı video görüntülerin internete sızmasına da mani olamadı Avrupa Uzay Ajansı..


Bakalım NASA'dan önce "Diğer gezegenlerde hayat var ve bunu 20 sene içinde ispat edeceğiz" diyen Rus gök bilimcilerin bu çıkışının NASA'nın "Uzayda hayat olduğunu 20 sene içinde kesin olarak öğreneceğiz"çıkışına neden olduğunu, ülkemizde sadece ikinci açıklamanın yani NASA'nın açıklamasının duyurulduğunu, zaten onlarca yıldır hep NASA'dan daha başarılı uzay çalışmaları yapan Ruslara rağmen bizim içimizdeki İsrail'in basını sayesinde hep uyutulduğumuzu, ülkemizden/milletimizden ne kadar daha gizleyebilecek Siyonist uluslar arası terör yapılanması ve içimizdeki İsrail'in medyası...



Dünya genelinde, çeşitli ülkelerdeki çok önde gelen siyasetçilerin, bilim adamlarının bile hızla İslam'ı seçmek zorunda kaldığı bir ortamda, NASA ve NASA'yı yöneten Siyonizm, dünya insanlığını ne kadar daha mışıl mışıl uyutabilecek. Üstelik böyle bir teknoloji ve iletişim çağında? NASA'nın asıl sahiplerinin bir başka kuruluşu olan Facebook, binlerce sayfanın paylaşımlarını bile fark edilmeden sansürlemeye devam etse bile, bu insanlık artık bu gerçekleri öğrenecek.


Son olarak, NASA'nın "Bizim desteğimiz olmadan..." şeklindeki bu açıklaması tamamen art niyetli bir açıklama. Dünya öyle bir halde ki, o kadar çok yetişmiş insan ve hazırda duran imkan var ki, yeterli paranız olsun, Mars'a da sorunsuz gidebilirsiniz ki hukuk dışı engeller ya da kaza görünümlü suikastlarla engeller çıkartılmadıkça özel sektör gidecek. Hindistan sadece 75 milyon dolara uzay aracı yapıp ilk denemede Mars yörüngesine yerleştirmeyi başardı. Ama NASA 50 yıl sonra bile Ay'a bir daha insanlı uçuş yapma cesaretini gösteremedi. Mesele teknoloji meselesi değil, mesele siyasi ve dini bir mesele. Endişe ettikleri şey de bu, burnumuzun dibindeki Ay'da bile başka insan ırkları var ve korkunç bir teknolojik üstünlüğe sahipler ve Müslümanlar. Atmosfere girerken yanarak patladığı iddia edilen Colombia uzay mekiğinin, aslında henüz atmosfer dışında iken ufolar tarafından vurulduğunu, vurulup ağır yara aldıktan sonra irtifa kaybederek atmosfere istem dışı girdiğini gösteren videoları Youtube'da bile bulmanız mümkün. Youtube kanalımızda ve bu SpaceExplorer.TV sitemizde yıllardır sarsıcı bir çok gerçeği kanıtları ile paylaştık.




Siyonistlerin Hollywood'unun kasti olarak oluşturduğu yaygın kanının aksine, uzaylılar yeşil, acayip bozuk şekilli, canavar gibi, sülük gibi varlıklar değiller. Onlar da bizim gibi insanlar ve Mars'a da uzaya da bunların Müslüman olanları hakimler. Asıl mesele de bu...

6 Aralık 2016 Salı

Eşi benzeri görülmemiş olay!Mezardan bebek sesi..


.
Bir baba hamile hanımını bırakıp Allah yolunda savaşa gidiyor. Döndüğünde hanımının öldüğünü ve defnedildiğini öğreniyor. Kabre gittiğinde ise ibretlik bir olaya şahit oluyor. İşte büyük Osmanlı ulemalarından Meyyitzâde’ye adının verilme sebebi olan ibretlik hâdise…




NEDEN MEYYİTZÂDE?

Sultan 1. Ahmed Han zamanında yaşamış olan Meyyitzâde, fazîlet ve irfânıyla meş­hur, büyük bir Osmanlı âlimidir. Kendisine Meyyitzâde, yani “ölünün oğlu” isminin verilmesi, rivâyete nazaran başından geçen şu ilâhî tecellî sebebiyle olmuştur:

Meyyitzâde’nin babası yiğit bir askerdi. Birçok cengâver gibi o da Sultan 3. Mehmed’in 1596 yılında yaptığı Eğri Seferi’ne çağırılmıştı. Fakat o esnâda hanımı hâmileydi ve doğumu da bir hayli yaklaşmıştı. Bununla beraber Allah yolunda cihâdı her şeyin üstünde tutan cengâver baba, sefer hazırlıklarını tedârik etti ve hâmile hanımıyla şefkat ve muhabbet hisleri içerisinde helâlleşti.

Ruhları coşturan kös sesleri ile şimdiden kendisini gazâ heyecanına kaptırmıştı. Son defa nur yüzlü vefâkâr ve fedâkâr hanımına baktı. Doğum esnâsında yanında bulunup alâkadar olamayacağı için, gönlü mahzun bir hâlde, düşmana kılıç sallayacak olan ellerini edeple Cenâb-ı Hakk’ın ulvî dergâhına açtı. Gözlerine biriken mer­hamet damlaları arasında niyâz etti:


“İlâhî! Senin yolunda gazâya gidiyorum. Mâlûmundur ki Sen’den başka kimsem yok! İlâhî! Şu vefâkâr ve çilekeş hanımımdan doğacak olan evlâdımı Sana emânet ediyorum. Lûtuf ve keremin­le onu muhâfaza eyle!”

ZAFERLE DÖNDÜKTEN SONRA ÖLÜM HABERİNİ ALDI

Bundan sonra atına atlayan cengâver baba, hızla gözden kayboldu. Osmanlı ordusu ile beraber Eğri’ye varıp da düşmanla harbe tutuştuklarında arslanlar gibi cenk eyledi. Neticede Allâh’ın inâyet ve nusretiyle Osmanlı ordusu, muzaffer oldu. Kumandanından askerine kadar bütün yiğitler, alınlarında şeref ve zafer hâlelerinden örülmüş çiçeklerle o zamanlar bir adı da Dersaâdet (saâdet kapısı) olan İstanbul’a döndüler.

Dönüşle beraber der­hâl kumandanından müsâade alan cengâver baba da, doğruca evine gitti. Ancak eve geldiğinde gördü ki kimsecikler yok. Oysa ordunun muzafferen döndüğü haberi her tarafta duyulmuş bulunduğundan, hanımının evde kendisini bekliyor olması Iâzımdı. Büyük bir merak ve telâş içerisinde hemen etraftaki komşulara koştu ve hanımını sordu. Cengâver babayı karşılarında gören komşular, mahzun bir şekilde:

“–Yiğit! Allah gazânızı mübârek etsin ve sizin ömrünüze bereket ihsân eylesin!” dediler.

BEN YAVRUMU ALLAH’Â EMANET ETTİM

Bu cümleden kastedilen hakîkati anlayan baba, bir anda kalbini saran yakıcı bir elemin verdiği irâdesizlikle:

“–Hayır, olamaz!” diye kekeledi ve ardından hafif bir sesle:

“–Olamaz! Ben doğacak yavrumu kâinâtın Rabbine emânet eylemiştim! O, muhâfaza edenlerin en hayırlısıdır!..” dedi.

Bir müddet derûnî bir sükût içinde kısa bir an geçti. Kederli baba, yanındakilere baktı; sonra içine doğan bir ilhamla haykırdı:

REFİKAMIN KABRİNİ GÖSTERİN!

“–Elbette ki merhamet sahibi olan Allah, muhâfaza edenlerin en hayırlısıdır! Tiz bana refîkamın kabrini gösterin!” dedi.

Birlikte kabristana yöneldiler. Baba, kalbinin sesine uyarak kazma ve küreğini de yanına almıştı. Kabir kendisine gösterildiğinde heyecanla kulağını mezarın toprağına koydu ve dinlemeye başladı. Bir müddet sonra haykırdı:

“–İşte yavrumun sesini işitiyorum!”

KABİR AÇILDIĞINDA ÖLÜ ANNEDEN DOĞAN BİR BEBEK BULUNDU

Hemen kazma ve küreğine sarılarak kabri açmaya koyuldu. Onunla beraber gelenler de mezardan ince ince yayılan çocuk sesini duydukları için bu mahzun babaya yardım ettiler. Kabir tamamen açıldığında ortaya çıkan manzara, irâdeleri sıfırlayacak kadar hayret ve dehşet vericiydi:

Kabirde ölü anneden doğmuş nur topu gibi bir yavru vardı ve annesinin göğsüne yapışmış bir vaziyette duruyordu.

Gâzi baba, hemen yavrusunu alıp bağrına bastı. Onun pembe yanaklarına bûseler kondurdu. Sonra yavruyu sıcak bir kundağa sardı. Açılmış olan kabri de, hanımına dilinde «vedâ fâtihası» olduğu hâlde itina ile tekrar kapattı. Herkes, bu mûcizevî ve Rabbânî tecellî karşısında hayret ve hiçlik makâmında idi.

Büyük bir tâzîmle Cenâb-ı Allâh’ı tesbîh ve takdîs ediyordu. Baba da, nemli gözlerle secdeye kapanmış, hanımının vefâtı dolayısıyla hüzün, evlâdı sebebiyle de sürûr dolu bir gönülle Rabbine hamdediyordu.

O ÇOCUK BİR ALİM OLDU

Bu yavru, güzel bir tahsil ve terbiye içerisinde büyüdü ve şöhreti bütün Osmanlı mülkünü saran zâhid bir âlim oldu. Başından geçen bu mûcizevî tecellî dolayısıyla hep Meyyitzâde diye anılageldi. O, Hak Teâlâ’ya mutlak ve samimî bir teslîmiyetin ibretli ve hikmetli bir bereketiydi.

Kendi emrine samimiyet ve ihlâsla râm olan Hazret i İbrahim -aleyhisselâm-’ı ateşte yakmayan ve Hazret-i Îsâ aleyhisselâm-’ı babasız yaratan Kâdir-i Mutlak, bu zâtın da babasının ihlâsı bereketiyle ölü bir anneden doğmasını irâde buyurmuştu.

Kudret, güç ve azamet, yalnız Cenâb-ı Allâh’a âittir.

Meyyitzâde’nin medfûn olduğu mezarlığa, onun adına istinâden “Meyyitzâde Mezarlığı”denilmiştir.
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...