Kendisine büyü yapılan kimse, büyüyü başka bir büyü ile tedâvi edemez. Çünkü şer, şer ile izâle edilmez (ortadan kaldırılmaz). Küfür de başka bir küfür ile izâle edilmez. Şer, ancak hayır ile izâle edilir. Bunun içindir ki Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e "Nuşra" (büyüyü,başka bir büyü ile çözme) hakkında sorulduğunda o şöyle buyurulmuştur:
(( هِيَ مِنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ. )) [ رواه أبو داود وأحمد]
"O (nuşra), şeytanın amelindendir. (yani câhiliye halkının tedâvide kullandıkları ve fayda verdiğine inandıkları şeydir)." (Ebu Dâvud ve Ahmed).
Hadiste zikredilen nuşra; kendisine büyü yapılmış kimseden o büyüyü başka bir büyü ile çözmek demektir.
Büyü, Kur'an-ı Kerim âyetleri, mübah olan ilaçlar ve helal olan rukyelerle çözülecek olursa,bunda herhangi bir sakınca yoktur.Büyünün başka bir büyü ile çözülmesine gelince, -yukarıda da geçtiği gibi- bu asla câiz değildir. Çünkü büyü, şeytanlara ibâdet etmektir. Büyücü (sihirbaz), şeytanlara ibâdet edip onlara hizmet ettikten ve onların istediklerini onlara kurban ettikten sonra büyü yapabilir ve büyüyü öğrenebilir. Bu gerçekleştikten sonra artık şeytanlar büyünün olması için birtakım şeyleri ona öğretirler. Fakat kendisine büyü yapılan kimsenin üzerine Kur'an okumakta, câiz olan şeytanın şerrinden korunma yolları ve mübah olan ilaçları kullanmak sûretiyle tedâvi olmasında -Allah'a hamdolsun- dînen herhangi bir sakınca yoktur. Bir hastanın doktorlara giderek herhangi bir hastalıktan iyileşmek için tedâvi olması gibi.
Hastanın iyileşmesi şart değildir.Çünkü her hastanın,hastalıktan mutlaka şifâ bulması gerekir diye bir şart yoktur. Hasta belki eceli gelmediği için tedâvi olduktan sonra o hastalıktan iyileşebilir. Belki de iyileşmeyip yakalandığı o hastalık sebebiyle ölebilir. Bir hasta, en uzman ve en bilgili bir doktora gösterilse bile, eceli ne zaman gelirse, o ilaç kendisine fayda vermeyecektir. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:
ولن يؤخر الله نفساً إذا جاء أجلها [ سورة المنافقون الآية: ١١]
"Allah, eceli geldiğinde hiç kimseye ölümünü erteletmez.Allah, (hayır olsun, şer olsun, bütün) yaptıklarınızdan haberdârdır." (Münâfikûn Sûresi:11).
Tıp ve tedâvi, ancak ecel gelmediği zaman ve Allah Teâlâ kuluna şifâ takdir ettiği zaman fayda verir. Aynı şekilde kendisine büyü yapılan bu kimseye, Allah Teâlâ, belki şifâ takdir etmiş olabilir, belki de onu imtihan etmek ve sınamak için şifâ takdir etmemiş olabilir. Belki Allah Teâlâ'dan başka hiç kimsenin bilmediği başka sebeplerden dolayı olabilir. Belki de yanında tedâvi olduğu kimsede kendisi için uygun ilaç olmayabilir.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den sahih olarak haber verildiğine göre o şöyle buyurmuştur:
(( لِكُلِّ دَاءٍ دَوَاءٌ، فَإِذَا أُصِيبَ دَوَاءُ الدَّاءِ بَرَأَ بِإِذْنِ اللهِ عَزَّ وَجَلَّ. )) [ رواه مسلم ]
"Her hastalığın (helâl olan) bir ilacı vardır.Bu sebeple ilaç, hastalığa isâbet ederse, (ilaç o hastalığa iyi gelirse), Allah -azze ve celle-'nin izniyle iyileşir." (Müslim).
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- başka bir hadiste şöyle buyurmuştur:
(( ماَ أَنْزَلَ اللهُ داَءً إِلاَّ أَنْزَلَ لَهُ شِفاَءً، عَلِمَهُ مَنْ عَلِمَهُ وَجَهِلَهُ مَنْ جَهِلَهُ. )) [ رواه البخاري ]
"Allah, hiçbir hastalık indirmemiştir (yaratmamıştır) ki o hastalığın (helâl olan) şifâsını (ilacını) da indirmiş (yaratmış) olmasın. Bunu bilen bilir, bilmeyen de bilmez." (Buhârî).
Büyünün şer'î tedâvi yollarından birisi de, Kur'an okumakla tedâvi edilmesidir. Bu sebeple kendisine büyü yapılan kimsenin üzerine Kur'an-ı Kerim'in en büyük sûresi olan Fâtiha Sûresi tekrar tekrar okunmalıdır. Her şeyin Allah Teâlâ'nın kaza ve kaderiyle olduğunu bilen, her şeyi çekip-çevirenin Allah Teâlâ olduğuna ve Allah Teâlâ bir şeye ol dediği zaman o şeyin hemen oluvereceğine inanan salih bir mü'min, Fâtiha sûresini hastanın üzerine okursa, bu okuma da îmân, takvâ ve ihlas ile olur ve hastanın üzerine tekrar tekrar okunursa, belki hastalık ortadan kalkar ve Allah Teâlâ'nın izniyle hasta şifâ bulabilir.
Nitekim sahâden bazı kimseler, bir kabilenin yanından geçerlerken kabilenin reisini yılan sokmuştu. Onu tedâvi etmek için bütün yolları denemişler, fakat hiçbir sonuç alamamışlardı. Bunun üzerine sahâbeden bazı kimselere:
- İçinizde rukye yapan var mı? diye sordular.
Onlardan bazıları: Evet var, dediler.Ardından sahâbeden birisi kabile reisinin üzerine Fâtiha sûresini okudu.Kabile reisi, üzerine okunur okunmaz sanki hiçbir şey olmamış gibi derhal ayağa kalktı ve Allah Teâlâ yılanın sokmasının şerrinden onu sağlığına kavuşturdu.
(Bu durum Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'e haber verildiği zaman) Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:
(( اعْرِضُوا عَلَيَّ رُقَاكُمْ، لَا بَأْسَ بِالرُّقَى مَا لَمْ تَكُنْ شِرْكًا.)) [ رواه أبو داود ]
" Rukyenizi bana arzedin (ona bakayım). İçerisinde şirk olmadıkça rukye yapmakta bir sakınca yoktur." (Müslim).
Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-hem rükye yapmış, hem de kendisine rukye yaptırmıştır. Bu sebeple rukyede birçok hayırlar ve büyük faydalar vardır.
Bunun için kendisine büyü yapılan kimsenin üzerine, Fâtiha sûresi, Âyete'l-Kürsî, İhlas, Felâk ve Nas sûreleri okunursa veya başka âyetlerle birlikte Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den gelen şu güzel duâlar okunduğu takdirde şifâ bulabilir:
((اَللَّهُمَّ رَبَّ النَّاسِّ أَذْهِبِ الْبَأْسَ، واِشْفِ أَنْتَ الشَّافِي، لَا شِفَاءَ إِلَّا شِفَاؤُكَ. شِفَاءً لَا يُغَادِرُ سَقَمًـا. )) [ رواه أبو داود وابن ماجه وأحمد والحاكم ]
"Ey insanların Rabbi! Bu hastalığı gider. Şifâ ver. Ancak sen şifâ verirsin. Senin şifandan başka bizim için hâsıl olacak şifâ yoktur. Hiçbir hastalık bırakmayan bir şifâ ihsan buyur." (Ebu Dâvud; hadis no: 3883. İbn-i Mâce; hadis no: 3530).
Bu duâyı üç defa veya daha fazla tekrar eder.
Yine bu duâ gibi, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den gelen hadiste Cebrail -aleyhisselâm- ona şu duâ ile rukye yapmıştı:
(( بِسْمِ اللهِ أُرْقيِكَ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ يُؤْذيِكَ، وَمِنْ شَرِّ كُلِّ نَفْسٍ أَوْ عَيْنٍ حاَسِدٍ، اَللهُ يَشْفيِكَ، بِسْمِ اللهِ أُرْقيِكَ. )) [ رواه أحمد وابن ماجه]
"Allah’ın adıyla başlarım. Sana eziyet veren her şeyden, her türlü kötü nefisten ve haset eden her gözden senin üzerine okurum.Allah sana şifâ versin.Allah’ın adıyla senin üzerine okurum." (Ahmed ve Ebu Dâvud).
Bu duâyı da üç defa tekrar eder.Bu büyük bir rükye olup Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den geldiği sâbittir.Bu duâ, kendisini yılan sokan veya kendisine büyü yapılan veyahut da herhangi bir hastalığa yakalanmış hasta kimsesin üzerine okunabilir. Hastanın, kendisine büyü yapılan kimsenin ve kendisini yılan sokan kimsenin, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den nakledilmemiş olsa bile, içerisinde dînen sakıncalı herhangi bir şey yoksa, -Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in şu emri gereği- güzel duâlarla duâ etmesinde bir sakınca yoktur.
(( لَا بَأْسَ بِالرُّقَى مَا لَمْ تَكُنْ شِرْكًا.)) [ رواه أبو داود ]
" İçerisinde şirk olmadıkça rukye yapmakta bir sakınca yoktur." (Müslim).
Hasta, kendisine büyü yapılan kimse veya başka kimseler, rukye yapılmadan ve insanın çabasına başvurulmadan da şifâ bulabilirler. Çünkü Allah Teâlâ'nın her şeye gücü yeter ve her şeyde O'nun kesin delili vardır.
Nitekim Allah Teâlâ Kitabı Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur:
إنما أمره إذا أراد شيئاً أن يقول له كن فيكون[ سورة يس الآية: ٨٢]
"O'nun işi, bir şeyi yaratmak istediği zaman ona 'ol' demekten ibârettir. O da hemen oluverir." (Yasin Sûresi: 82).
Bundan dolayı Allah Teâlâ'ya hamd olsun ve hakkında hüküm verdiği ve takdir ettiği her şeye şükürler olsun. Her şeyde Allah -azze ve celle-'nin kesin delili vardır.
Belki hasta eceli tamamlanmış ve bu hastalık sebebiyle kendisi hakkında ölüm takdir edilmiş olduğundan dolayı şifâ bulamayabilir.
Yine, rukyede kullanılan yollardan birisi de suyun içine büyü ile ilgili âyetlerin okunmasıdır.
A'raf sûresinde büyü ile ilgili âyetler şunlardır:
وأوحينا إلى موسى أن ألق عصاك فإذا هي تلقف ما يأفكون فوقع الحق وبطل ما كانوا يعملون فغلبوا هنالك وانقلبوا صاغرين [ سورة الأعراف الآيات: ١١٧ – ١١٩]
"Biz Mûsâ’ya (elindeki) asanı (yere) at! diye vahyettik. Asasını (yere) atınca, bir de baktılar ki bu asa, onların (doğru gösterdikleri aslında bâtıl olan) uydurdukları şeyi yakalayıp yutuyor. Böylelikle (Mûsâ’nın Allah’ın elçisi olduğu) gerçeği ortaya çıktı ve onların yapmakta oldukları şey boşa gitmiş oldu.Sihirbazlar orada (toplandıkları yerde) mağlup oldular. Firavun ve kavmi oradan mağlup ve zelîl olarak geri döndüler." (A'raf Sûresi: 117-119).
Yunus sûresinde büyü ile ilgili âyetler şunlardır:
وقال فرعون ائتوني بكل ساحر عليم ) إلى قوله جل وعلا ( ويحق الله الحق بكلماته ولو كره المجرمون [ سورة يونس الآيات: ٧٩ – ٨٢]
"Firavun: Bilgili bütün sihirbâzları bana getirin, dedi. Sihirbâzlar gelince, Musâ onlara: Atacağınızı (iplerinizi ve sopalarınızı yere) atın, dedi. Onlar (iplerini ve sopalarını yere) atınca, Musa (onlara): Sizin getirdiğiniz şey, sihirdir. Allah onu mutlaka boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah, (yeryüzünde) bozgunculuk yapanların işini asla düzeltmez, dedi. Allah, günahkârların hoşuna gitmese de sözleriyle gerçeği ortaya çıkaracaktır." (Yunus Sûresi: 79-82).
Tâhâ sûresinde büyü ile ilgili âyetler şunlardır:
يا موسى إما أن تلقي وإما أن نكون أول من ألقى ) ... إلى قوله سبحانه ( ولا يفلح الساحر حيث أتى [ سورة طه الآيات: ٦٥ – ٦٩]
"(Sihirbazlar) dediler ki: Ey Musâ! Ya sen önce (asanı) at,ya da biz (yanımızdakileri) önce atanlar olalım. (Musâ onlara): Bilakis, siz önce atın, dedi. (Sihirbazlar iplerini ve sopalarını yere atınca) büyülerinin kuvveti sebebiyle, bir de baktı ki ipleri ve sopaları kendisine koşan (yılanlar) gibi görünüyor. Musâ birden içinde bir korku hissetti. (Musâ’ya): Korkma, (sihirbazlara, Firavun ve askerlerine) üstün gelecek olan muhakkak ki sensin, dedik. Sağ elindeki at da onların ipleri ve sopalarını yutsun. (Senin önünde) yaptıkları sadece sihirbaz hilesidir. Sihirbaz nereye varsa, (sihriyle) iflâh olmaz." (Tâhâ Sûresi: 65-69).
Büyü ile ilgili bu âyetler, Allah Teâlâ'nın büyünün tedâvi edilmesinde fayda verdiği sebeplerdendir. Bir kimse, bu âyetlerle birlikte Fâtiha sûresini, Âyete'l-Kürsî'yi, İhlas, Felak ve Nas sûrelerini suyun içine okur, sonra da o suyu kendisine büyü yapıldığı veya (büyü ile) eşine yaklaşmasına engel olunduğu sanılan kimsenin üzerine dökerse, Allah Teâlâ'nın izniyle o kimse şifâ bulur. Eğer (bu saydığımız âyet ve sûreleri okumanın yanında) o suyun içine 7 tane Sedir ağacının yaş yaprağını öğüterek koyarsa, daha uygun olur. Nitekim değerli âlim Abdurrahman b. Hasan -Allah ona rahmet etsin- "Fethu'l-Mecîd" adlı kitabının "Nuşra Hakkında Gelen" bölümünde bazı âlimlerden böyle şeyler geldiğini zikretmiştir.
İhlas, Felak ve Nas sûrelerini üç defa tekrarlamak, müstehaptır.
Bütün bu anlatılan şeylerden kasıt; bu ve benzerî ilaçların, bu belânın yani büyünün tedâvisinde kullanılan sebeplerden olmasıdır.Yine, (büyü sebebiyle) eşine yaklaşamayan kimse de bu ilaçlarla tedâvi edilebilir. Nitekim bunu pek kimse denemiş ve Allah Teâlâ bu yolla fayda vermiştir.
Hastanın üzerine sadece Fâtiha sûresi okumakla da hasta şifâ bulabilir. Yine, sadece İhlas, Felak ve Nas sûrelerini okumakla da hasta şifâ bulabilir.
En önemlisi, tedâvi edilen kimse ile tedâvi eden kimsenin (yani okuyan kimse ile üzerine okunan kimsenin) samimî bir îmâna sahip olmaları, Allah Teâlâ'ya güvenmeleri ve her şeyi çekip çevirenin Allah Teâlâ olduğunu, O bir şeyi ne zaman dilerse, onun hemen olacağını, dilemediği zaman da o şeyin olmayacağını bilmeleri gerekir. Dolayısıyla her şey, O'nun elindedir. Allah Teâlâ bir şeyi dilerse, o şey hemen olur. Dilemezse, o şey olmaz.Okuyan kimse ile üzerine okunan kimsede, Allah Teâlâ'ya îmân ve ihlas olursa, hastalık, Allah Teâlâ'nın izniyle süratle ortadan kalkar, maddî ve mânevî ilaçlar fayda verebilir.
Allah Teâlâ'dan hepimizi kendisini hoşnut eden amellerde muvaffak kılmasını dileriz. Zirâ O, duâları işiten ve duâları kabul etmeye yakın olandır.