Allah insanı nasıl korur?

Zünnu-i Mısri'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir :Bir gün elbiselerimi yıkamak için Nil nehrinin kenarına gitmiştim. Nehrin kenarında dururken, bir de baktım ki, görülmemiş şekilde büyük bir akrep bana doğru geliyor.

Bu sudan İçmek Müslümana Haram

Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, eski adı “Yahudilik Yolağzı,” bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş: - “Her kula helâl, Müslüman’a haram!”

Hiçbirinin haccı kabul edilmedi!

Ali bin Muvaffak hazretleri, Şam’da yaşamış olan evliyânın büyüklerindendir. Zünnûn-ı Mısrî ve Abdullah bin Mübarek ile görüştü. 878 (H.265) senesi vefât etti... Abdullah bin Mübarek bir hac mevsiminde Mekke’de hac vazifelerini ifa ettikten sonra, Harem’de uyuyakalır

Kuran Sırları

Bilindiği gibi DNA terimi, canlılardaki genetik malzemenin kısaltılmış ifadesidir. Genetik biliminin başlangıç tarihi ise, Mendel isimli bilim adamının 1865 yılında hazırlamış olduğu genetik yasalarına dayanır. Bilim tarihi için bir dönüm noktası oluşturan bu tarihe, Kuran’da 18:65 numaralı Kehf Suresi’nin 65. ayetinde işaret edilmektedir. (En doğrusunu Allah bilir.)

Nefsin Mertebeleri

BİRİNCİ DAİRE: Nefs-i Emmare: Allah`ın emirlerine uymayan, yasaklarını çekinmeden yapan ve zevkine tabi olan nefistir. Nefs-i emmâre denilen bedbaht nefis zenginleştikçe şımarır. Bilgisi arttıkça kibri, gururu da artar. Hele bir de makam sahibi olursa artık onun yanına varmak, sokulmak ne mümkün!

YAHUDİLERİN MAYMUN OLMASI

Onlar, Davud Aleyhisselâm’ın zamanında "Eyle" denilen bir şehirde yaşıyorlardı. Eyle Medine ile Şam arasında bir yerde ve Kızıldenizin sahilinde bir yerdeydi. Allah onlara cumartesi günü balık avlamayı yasak etti. Cumartesi günü olduğu zaman, denizde balık kalmaz, hepsi sahile gelirdi.

ARAPÇA ÖĞRENİYORUM

Öncelikle Hafıza tekniği konusunda size olağan üstü bir ip ucu.Sureler kolaydan zora doğru sıralanır. Bir sayfa alınarak 3′e bölünür. Önce ilk 5 satır, daha sonra diğer satırlar 5′er 5′er ezberlenir ve sonrasında birleştirilerek tekrar yapılır.

Günahın Reçetesi

Büyük Mutasavvıf Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri bir gün tımarhanenin önünden geçiyordu. Tımarhane hizmetçisinin tokmakla birşeyler dövdüğünü görüp

Ahir Zaman Bu Zaman Mı?

Ahir zamanın kendini hissettirdiği şu günlerde, Rabbimizin ikazlarını neden duymamazlıktan geliyoruz acaba? Nereye gidiyorsunuz? Nerede Muhammed ümmeti?

Şeytan İşi

Günlerden birgün şeytanın yolu bir köye düşmüş.Keyfi yerinde olan şeytan sırtını bir ağaca dayamış ve buzağısı kazığa bağlı olan ineğini sağan genç bir kadını uzaktan izlemiş.

Artan pilav

Yahya baba, II. Bâyezîd Hân zamanında, Edirne Bâyezid Külliyesi'nin aşçılarından biridir.. Arkadaşları hoşaf, kebap sebze, bakliyat pişirir. Ama onun ihtisası pilavdır. Mübârek işe girişti mi, ibadet ettiğini sanırsınız.

Olgun İmana Kavuşma

MESCİD-İ Saadet'te Ashab-ı Kiram toplanmışlar, derin bir vecd ve huşu içinde Allah'ın Resûlünü dinlemekteydiler. Hazret-i Fahr-i Kâinat Efendimiz ise, Al-i İmrân sûresinden şu mealdeki Âyet-i Kerimeyi okuyordu:

Gönül Örtüsü Hayâ

Gönlün titremesidir hayâ. Gönül ki kurtulmuştur da ağırlıklarından, bir yaprak kadar incelmiştir. İşte o nazenin yapraktır müminin gönlü. Titrer bir günah, bir yanlış, bir aykırı hal gördüğünde.

KÂLU BELÂ

Ve kıyâmet günü, gerçekten biz bundan gâfildik (gâfilleriz) dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından onların zürriyetlerini aldığı zaman onları, nefsleri üzerine şahit tuttu. (Allahû Tealâ şöyle buyurdu): “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” Dediler ki: “Evet, (Sen, bizim Rabbimizsin), biz şahit olduk.”

AY'IN RESÛLULLAH (S.A.V)'A SELAM VERMESİ

Ebû Kubeys dağının altında duruyorduk.Ay doğu tarafından göründü.Yükselerek yukarı çıktı. Nûru bütün âlemi doldurmaya başladı.Göğün ortasında kâmil bir dolunay haline geldi...

24 Ekim 2011 Pazartesi

Risale-i Nurda Deprem Gerçeği

Birinci suâl: Bu zelzelenin maddî musîbetinden daha elîm, mânevî bir musîbeti olarak, şu zelzelenin devamından gelen korku ve me'yusiyet(Ümitsizlik), ekser halkın ekser memlekette gece istirahatini selb( Zorla alma, kapma, ortadan kaldırma, giderme, izâle)ederek, dehşetli bir azab vermesi nedendir?
Yine mânevî cevap: Şöyle denildi ki: Ramazân-ı Şerîfin terâvih vaktinde, kemâl-i neş'e (Tam neşe) ve sürur( Neşe, sevinç) ile, sarhoşçasına, gayet heveskârâne( Günahlı işlere hevesli olarak, istekli bir şekilde.)şarkıları ve bâzan kızların sesleriyle, radyo ağzıyla bu mübârek merkez-i İslâmiyetin her köşesinde câzibedarâne (Çekici bir şekilde)işittirilmesi, bu korku azabını netice verdi.

İkinci suâl: Niçin gâvurların memleketlerinde, bu semâvî tokat, başlarına gelmiyor; bu bîçare Müslümanlara iniyor?
Elcevap: Büyük hatâlar ve cinâyetler, tehir ile büyük merkezlerde ve küçücük cinâyetler, tâcil(Acele ettirme, hızlandırma, çabuklaştırma) ile küçük merkezlerde verildiği gibi; mühim bir hikmete binâen, ehl-i küfrün cinâyetlerinin kısm-ı âzamı(Büyük bir bölüm), mahkeme-i kübrâ-i haşre tehir edilerek, ehl-i imânın hatâları, kısmen bu dünyada cezası verilir.

Üçüncü suâl: Bâzı eşhâsın hatâsından gelen bu musîbet, bir derece memlekette umumi şekle girmesinin sebebi nedir?
Elcevap: Umumi musîbet, ekseriyetin hatâsından ileri gelmesi cihetiyle, ekser nâsın
( İnsanlar çoğu) o zâlim eşhâsın(Şahıslar) harekâtına fiilen veya iltizâmen( Taraftarlık yoluyla, iltizam suretiyle) veya iltihâken( Karışma, katılma, yapışma, bitişme)taraftar olmasıyla, mânen iştirak eder, musîbet-i âmmeye(Genel musibet) sebebiyet verir.

Dördüncü suâl: Mâdem bu zelzele musîbeti hatâların neticesi ve keffâretü'z-zünubdur(Günahların keffâreti, mü'minlere, işledikleri günahların affı için Allah tarafından verilen hastalık ve musîbetler). Mâsumların ve hatâsızların o musîbet içinde yanması nedendir? Adâletullah (Allah'ın adâleti)nasıl müsaade eder?
Yine mânevî cânibden elcevap: Bu mesele sırr-ı kadere taallûk(Alâkalı oluş; âit olma) ettiği için, Risâle-i Kadere havale edip, yalnız, burada bu kadar denildi:
Yani, "Bir belâ, bir musîbetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zâlimlere mahsus kalmayıp, mâsumları da yakar." Enfâl Sûresi: 25.

Şu âyetin sırrı şudur ki: Bu dünya bir meydan-ı tecrübe(İmtihan meydanı) ve imtihandır ve dâr-ı teklif(Allah'ın teklif ve emirleri ile vazifeli olunan yer, dünya) ve mücâhededir(Cihad etme, çarpışma, gayret). İmtihan ve teklif, iktizâ(Gerekme, gerektirme, lazım gelme, işe yarama, icab etme) ederler ki, hakikatler perdeli kalıp, tâ müsâbaka ve mücâhede ile, Ebû Bekir'ler âlâ-yı illiyyîne (Cennetin en yüksek tabakası) çıksınlar ve Ebû Cehil'ler esfel-i sâfilîne(Cehennemin en aşağı tabakası) girsinler. Eğer mâsumlar böyle musîbetlerde sağlam kalsaydılar, Ebû Cehil'ler, aynen Ebû Bekir'ler gibi teslim olup, mücâhede(Cihad etme, çarpışma, gayret) ile mânevî terakkî (Yükselme, ilerleme)kapısı kapanacaktı ve sırr-ı teklif bozulacaktı.

Mâdem, mazlum zâlim ile beraber musîbete düşmek, hikmet-i İlâhiyece lâzım geliyor; acaba o bîçare mazlumların rahmet ve adâletten hisseleri nedir?
Bu suâle karşı cevaben denildi ki, o musîbetteki gazab ve hiddet içinde, onlara bir rahmet cilvesi var. Çünkü, o mâsumların fânî malları, onların hakkında sadaka olup, bâkî bir mal hükmüne geçtiği gibi, fânî hayatları dahi bir bâkî hayatı kazandıracak derecede, bir nevi şehâdet hükmünde olarak, nisbeten az ve muvakkat bir meşakkat ve azabdan büyük ve dâimî bir kazancı kazandıran bu zelzele, onlar hakkında, aynı gazab içinde bir rahmettir. (Sözler 14. Sözün Zeyli)

20 Eylül 2011 Salı

Birçok Manevi ve ruhani hastalıkların tedavisi için tesirli dualar


2 Eylül 2011 Cuma

1 Eylül 2011 Perşembe

Nuh (a.s.)

31 Ağustos 2011 Çarşamba

24 Ağustos 2011 Çarşamba

12 Ağustos 2011 Cuma

ORUÇ VE FAYDALARI
Ramazan ayında oruç tutmak İslam'ın beş şartından biridir. Oruç, niyet ederek tan yerinin ağarmasından itibaren güneş batıncaya kadar yememek, içmemek ve cinsi ilişkide bulunmamak suretiyle yerine getirilen bir ibadettir.
Peygamberimiz oruç tutanlar için şu müjdeyi veriyor: "Kim inanarak ve mükafatını Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır."(El-Buhari, Savm:7)
Oruç,ancak Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için tutulur. Oruç, iyi bir irade terbiyesidir: İnsanlara iyi huylar ve ahlak güzelliği sağlar, insanı olgunlaştırır. Oruç, aynı zamanda müslümanı günah işlemekten ve cehennem ateşinden koruyan bir kalkandır. Acıma duygusunu geliştirir, sağlığımızın korunmasına yardımcıdır, nimetlerin değerini bildirir, olaylar karşısında sabırlı olmayı öğretir.
Yüce Allah bir hadisi kudsîde "Oruç benim içindir, o'nun mükafatını da ben veririm" buyurmuştur (Müslim, Siyam;30).
RAMAZAN ORUCU VE ORUÇ ÇEŞİTLERİ
Ramazan orucu müslüman, akıllı ve ergenlik çağına gelmiş kimselere farzdır. Ramazan orucu, kameri aylardan Ramazan ayının bazen 29, bazen 30 gün sürmesine göre 29 veya 30 gün olarak tutulur.
Oruçlarda niyet önemlidir. Niyet kalp ile olur. Geceleyin imsaktan önce veya imsak vaktinde ertesi gün oruç tutacağını kalbinden geçiren bir müslüman o günün orucuna niyet etmiş olur. Oruç tutmak düşüncesi ile sahur yemeğine kalkan kimse de oruca , niyet etmiş sayılır. Ancak oruç tutan kimsenin hem içinden niyet etmesi, hem de dili ile "Niyet ettim Ramazan'ın yarınki orucuna" diye söylemesi daha iyi olur.
Beş çeşit oruç vardır:
1. FARZ ORUÇ: Ramazan orucunun edası ve kazası farzdır. Keffaret oruçlarının tutulması da farzdır.
2. VACİP ORUÇ: Adak oruçları ile bozulan nafile orucun kaza edilmesi vaciptir.
3. SÜNNET ORUÇ: Kamerî aylardan Muharrem ayının 9-10 veya 10-11. günlerinde oruç tutmak sünnettir.
4. MÜSTEHAP ORUÇ: Kameri ayların 13. 14. 15. günleri ile her haftanın Pazartesi ve Perşembe günleri, Şevval ayında 6 gün oruç tutmak müstehaptır.
5. MEKRUH ORUÇ: İki türlü mekruh oruç vardır:
a) Muharrem ayının sadece 10. günü, yalnız Cuma veya Cumartesi günleri oruç tutmak, iki orucu iftar etmeksizin birbirine eklemek veya senenin tamamını oruçlu geçirmek "TENZÎHEN MEKRUH"tur.
b) Ramazan bayramının birinci günü ile Kurban Bayramının 4 günü oruç tutmak "TAHRÎMEN MEKRUH"tur.
RAMAZAN'DA ORUÇ TUTAMAYANLAR NE YAPARLAR?
Oruç tutmayacak kadar hasta olanlar, hastaya bakanlar, Ramazan ayında yolculuk yapanlar, gebe veya emzikli olanlar, aşırı yaşlılar ve düşkünler, aybaşı hali veya loğusalık halinde bulunan kadınlar Ramazan ayında oruç tutmazlar. Bunlardan:
a) Aybaşı hali veya loğusalık halinde olan kadınlar ile emzikli ve gebe olan kadınlar, bu özürleri sona erdikten sonra ve Ramazan ayı dışında oruçlarını kaza ederler.
b) Yolcular, yolculukları bitince oruçlarına başlarlar. Ramazan ayında tutamadıkları oruçlarını Ramazan ayından sonra tutarlar.

ORUCA NE ZAMAN VE NASIL NİYET EDİLİR
Orucun sahih olması için niyet etmek şarttır. Niyetsiz oruç makbul değildir.
Ramazan orucuna, akşamdan itibaren kuşluk vaktine kadar niyet edilebilir. Şöyle ki:
Normal olarak oruca, sahur yemeğini yedikten sonra niyet edilir. Ancak sahurda uyanamayıp yeme içme zamanının bittiği imsak vaktinden sonra kalkan bir kimse, güneş doğmuş olsa bile, kuşluk vaktine kadar o günün orucuna niyet edebilir. Yeter ki, imsak vaktinden sonra orucu bozacak bir şey yapmasın.
Sahura kalkmak istemeyen bir kimse, akşamdan sonra yarının orucuna niyet edebilir, geceleyin kalkıp tekrar niyet etmesi gerekmez. Ramazan ayında tutulamayan orucu, başka günlerde kaza ederken niyetin geceleyin «tan yeri ağarmadan önce» yapılması gerekir. Keffaret oruçları da böyledir. Bu oruçlara imsaktan sonra niyet edilmez.
Niyet esasen kalp ile olur. Yani geceleyin, yarın oruç tutacağını kalbinden geçiren kimse niyet etmiş demektir. Oruç tutmak düşüncesi ile sahur yemeğine kalkan kimsenin bu düşüncesi de niyettir. Oruca kalp ile niyet etmek yeterlidir. Ancak kalp ile yapılan bu niyeti dil ile söylemek daha iyidir. Bu sebeple, oruç tutacak olan kimse, hem içinden niyet etmeli, hem de dili ile: "Niyet ettim Ramazan-ı şerifin yarınki orucuna" diye söylemelidir.

ORUÇ NASIL TUTULUR
Oruç, imsâk vaktinde başlar. Oruca niyet eden kimse bu vakitten itibaren herhangi bir şey yiyemez, içemez ve orucu bozan şeyleri yapamaz. Bu durum akşam güneş batıncaya kadar devam eder. Güneş battıktan sonra yiyip içmek sûretiyle orucunu açar. İşte niyet ederek, imsâk vaktinden akşam güneş batıncaya kadar yememek, içmemek, ve orucu bozan şeylerden sakınmakla bir günlük oruç tutulmuş olur.

ORUCU BOZUP KAZA VE KEFFARET GEREKTİREN HALLER
Oruçlu olduğunu bildiği halde kasden;
1- Yemek, içmek, (ister gıda maddesi, isterse ilaç olsun)
2- Cinsi ilişkide bulunmak.
3- Sigara içmek
Orucu bozar, kaza ve keffareti gerektirir.
Kaza: Bozulan orucun yerine gününe gün oruç tutmaktır.
Keffaret: Bozulan bir gün orucun yerine iki ay veya altmış gün peşpeşe oruç tutmaktır.
Ramazan ayında niyet ederek oruca başlayan bir kimse özürsüz olarak bile bile yiyip içse veya cinsi ilişkide bulunsa orucu bozulur. Bozulan bu orucun gününe gün kaza edilmesi, ayrıca oruç özürsüz olarak ve bile bile bozulduğu için de keffaret tutması gerekir.
Başlanan bir orucu bilerek bozmanın dünyadaki cezası keffarettir. Yani altmış gün birbiri ardınca oruç tutmaktır. Herhangi bir sebeple keffaret orucuna ara verilir veya eksik tutulursa yeniden başlayıp altmış günü kesintisiz tamamlamak lazımdır. Kadınlar keffaret orucu tutarken araya giren âdet günlerini tutmazlar, âdet halleri bitince ara vermeden temiz günlerinde oruca devam ederek altmış günü tamamlarlar.

ORUCU BOZUP YALNIZ KAZAYI GEREKTİREN ŞEYLER
1) Yenmesi mutad olmayan ve ilaç olarak da kulanılmayan şeyleri yutmak, (toprak, kağıt, pamuk gibi)
2) Buruna ilaç çekmek,
3) Kulağın içine yağ damlatmak,
4) Abdest esnasında ağzına ve burnuna su alırken kendi elinde olmayarak boğazına su kaçmak,
5) Ağzına aldığı renkli ipliğin boyası tükrüğe geçip, boyanan bu tükrüğü yutmak,
6) Zorla orucu bozulmak,
7) Ağız dolusu kusmak, (Kendi isteği ile)
8) Akşam vakti girmediği halde, akşam oldu zannederek iftar etmek,
9) İmsak vakti geçtiği halde, İmsak'a daha vardır zannederek yemek.
10) Kendi iradesi olmaksızın ağzına kar ve yağmur tanesi kaçan ve bunu yutmak
11) Meşru bir özür sebebiyle; makadından şırınga (iğne) yaptırmak

ORUCU BOZMAYAN ŞEYLER
1) Oruçlu olduğunu unutarak yemek, içmek, (unutarak yiyip içerken oruçlu olduğunu hatırlarsa hemen ağzını yıkayıp oruca devam eder, oruçlu olduğunu hatırladıktan sonra boğazından aşağıya bir şey geçerse orucu bozulur.)
2) Kulağına su kaçmak,
3) Göze ilaç damlatmak,
4) Gece yıkanması gerekirken sabahleyin yıkanmak,
5) Kendi isteği olmayarak kusmak,
6) İhtilâm olmak, (yani uyurken cünüplük hali meydana gelmek)
7) Kan aldırmak,
8) Kendi isteği olmayarak boğazına toz, duman girmek,
9) Ağzındaki tükrüğü yutmak.
10) Yemeksizin herhangi bir maddenin tadını boğazında hissetmesi
11) Nohut tanesinden daha küçük olan ve dişler arasında bulunan yiyeceği yutmak.

ORUÇLUYA MEKRUH OLAN HUSUSLAR
1- Bir şeyi dilinin ucuyla gereksiz yere tatmak
2- Lüzumsuz yere bir şey çiğnemek
3- Sakız çiğnemek
4- Kendisinden emin olmayan bir kişinin hanımını öpmesi, boynuna sarılması, kucağına alması.
5- Tükrüğü ağızda biriktirip yutmak
6- Kan aldırmak
7- Kendini zayıf düşüreceğini tahmin ettiği yorucu bir işte çalışmak.
8- Ağzına su alıp çalkalamak

9 Ağustos 2011 Salı

Namaz Kılan Askerin Muhteşem Cevabı
Bir asker, namaz kılan diğer askere sordu:

- Arkadaş kaçıncı asırda yaşıyoruz? Niçin kendini zahmete sokup her gün 5 defa namaz kılıyorsun.

...Namaz kılan asker, tam o sırada uzaktan görünen teğmeni gösterdi:

- Şu insan niçin yanından geçerken toplanıyor, selam veriyor ve bütün emirlerine itaat ediyorsun. ''yat'' dese yatıyor, 'kalk' dese kalkıyorsun? O da senin gibi iki ayağı, iki eli ve bir başı olan bir insan değil mi?'

Diğer asker cevap verdi:

-'Evet! O da benim gibi biri insan ama rütbesi var, omuzun da yıldızı var'.

Namaz kılan askerin cevabı müthişti:

-Ey arkadaş! Sen omuzun da bir tane yıldızı var diye senin gibi bir insana
itaat ediyorsun da ben, yerdeki kumlar adedince yıldızları olan ve hepsini
tespih tanesi gibi kudret eliyle çeviren Allah’a niçin itaat etmeyeyim?
Niçin namaz kılıp emrini yerine getirmeyeyim?

27 Temmuz 2011 Çarşamba

Hiç aklınıza gelmiş miydi?... Siz bir müzik parçasını ya da bir konuşmayı dinlerken, büyük bir mucize gerçekleşiyor. Havada yayılan ses titreşimleri saniyede 350 kilometrelik bir hızla kulağınıza ulaşıyor. Ve o ana kadar sadece birer fiziksel hareket olan titreşimler, kulağınızda gerçekleşen mükemmel ve benzersiz işlemler sonucunda "ses"e dönüşüyor. Ayrıca bu olaylar, saniyenin binde birinden daha hızlı bir şekilde yaşanıyor...

Dış kulak yolundan geçen ses titreşimleri, kulak zarına varırlar. Kulak zarı öylesine hassastır ki, molekül boyutundaki titreşimleri bile algılar. Bu sayede, gürültüsüz bir ortamda, sizden metrelerce uzakta fısıldayan bir insanı kolaylıkla duyabilirsiniz. Ya da iki parmağınızı birbirine yavaşça sürterek elde ettiğiniz titreşimi işitebilirsiniz.

21 Temmuz 2011 Perşembe

Kuranda Geçen Erkek isimleri


A Harfi ile başlayan kuranda geçen erkek isimleri:

Abbas
Abdi
Abdulaziz
Abdulbaki
Abdulhamit
Abdulkerim
Abdullah
Abdurrahman
Abidin
Abuzer
Acahan
Acar
Aclan
Adal
Adem
Adil
Adnan
Affan
Afşin
Ahmet

Ahsen
Akalp
Akansel
Akbatun
Akbatur
Akbay
Akbora
Akbulut
Akcan
Aker
Akgün
Akhan
Akhun
Akın
Akif
Akman
Aksoy
Aktekin
Aktolga
Aktuğ

Alaaddin
Algan
Ali
Alican
Alişan
Alkan
Alp
Alparslan
Alpay
Alpdoğan
Alper
Alpertunga
Altan
Altay
Altınay
Altuğ
Aras
Ardan
Arda
Arıcan

Arif
Arkın
Arslan
Artaç
Artan
Artuk
Asım
Ata
Atakan
Atalay
Atilla
Avni
Aybar
Aybars
Ayberk
Aydın
Ayhan
Aykut
Azmi
Aziz

B Harfi ile başlayan kuranda geçen erkek isimleri:

Babür
Bahadır
Bahaeddin
Bahtiyar
Baki
Balaban
Balamir
Balkan
Barak
Baransel
Barbaros
Barın
Barış
Barlas
Bartu
Basri
Başar
Başbuğ
Başer
Batıhan

Battal
Batur
Baturalp
Bayar
Baybek
Baybora
Baycan
Bater
Bayezid
Bayhan
Baykan
Baykurt
Bayram
Bayülken
Bedir
Bedreddin
Bedri
Behçet
Behlül
Behram

Bekir
Belen
Bengi
Berat
Berkant
Berke
Berksu
Beşir
Beybars
Beyhan
Bilal
Binali
Birant
Birmen
Birol
Boğaç
Bora
Boran
Boratay
Bozer

Böke
Budak
Buğra
Buhari
Bumin
Burak
Burhaneddin
Bülent
Bünyamin

C- Ç Harfi ile başlayan kuranda geçen erkek isimleri:

Cabbar
Cabir
Cafer
Cahit
Can
Canbey
Canel
Caner
Canip
Cantekin

Cavit
Celalettin
Celasun
Celil
Cem
Cemal
Cemalettin
Cemil
Cenap
Cengiz

Cenk
Cevat
Cevahir
Cevdet
Ceyhan
Ceyhun
Cezmi
Cihat
Cihan
Cihangir

Coşkun
Cumali
Cumhur
Cüneyt
Çağatay
Çağlar
Çağrı
Çetin
Çevik

D Harfi ile başlayan kuranda geçen erkek isimleri:

Dağhan
Dalokay
Danişment
Davut
Demir
Demiralp
Demircan
Demirhan
Deniz
Derman

Derviş
Devlet
Devran
Diclehan
Dikmen
Dilaver
Dilhan
Dilmaç
Dinç
Dinçer

Doğa
Doğan
Doğanalp
Doğanaya
Doğanbey
Doğuş
Doru
Doruk
Dumrul
Durak

Duran
Durmuş
Dursun
Dündar

E Harfi ile başlayan kuranda geçen erkek isimleri:

Ebrar
Edip
Ediz
Efe
Efekan
Ege
Egemen
Ekmel
Ekrem
Elvan

Emin
Ender
Enes
Engin
Enis
Ensar
Enver
Eray
Erbek
Ercan

Ercüment
Erdal
Erdem
Erdi
Erdinç
Erdoğan
Eren
Ergin
Ergün
Erhan

Erkan
Erman
Erol
Ersan
Ertan
Ertuğrul
Esat
Eser
Eşref
Ethem

F Harfi ile başlayan kuranda geçen erkek isimleri:

Fadıl
Fahrettin
Fahri
Faik
Faruk
Fatih

Fazlı
Ferdi
Ferhat
Ferit
Feridun
Ferit

Ferman
Ferruh
Fethi
Fethullah
Fetih
Fevzi

Feyzullah
Feyyaz
Fırat
Fikret
Fuat
Furkan

G Harfi ile başlayan kuranda geçen erkek isimleri:

Gaffar
Gafir
Gafur
Galip
Gani
Garip
Gazanfer
Gazi
Gediz
Gence
Gencer
Gevheri
Gıyasettin
Giray
Gökalp

Gökçe
Gökçay
Gökdoğan
Gökhan
Gökmen
Göksel
Göktürk
Görkem
Gülhan
Gültekin
Günbay
Güney
Güngör
Günhan
Günsel

Güray
Gürbüz
Gürdal
Gürel
Gürhan
Gürkan
Gürol
Gürsu
Güven
Güvenç

……….

H Harfi ile başlayan kuranda geçen erkek isimleri:

Habip
Hakan
Hakkı
Haldun
Halit
Halil
Halim
Halis
Haluk
Hamdi

Hami
Hamit
Hamza
Harun
Hasan
Hasbi
Haşim
Haşmet
Hayati
Haydar

Hayrettin
Hayri
Hıdır
Hızır
Hızırbey
Hidayet
Hikmet
Hulagü
Hud
Hulusi

Hurşit
Husrev
Hüdai
Hürsev
Hüsamettin
Hüseyin
Hüsnü
Hüsrev

İ Harfi ile başlayan kuranda geçen erkek isimleri:

Ilgaz
Ilgın
Işık
Işın
İbrahim
İdris
İhsan
İkbal

İlbey
İlhami
İlhan
İlkay
İlker
İlter
İlyas
İmdat

İrfan
İsa
İshak
İskender
İsmail
İsmet
İsrafil
İstemihan

İzzet

K Harfi ile başlayan kuranda geçen erkek isimleri:

Kaan
Kabil
Kadem
Kadir
Kadri
Kağan
Kahraman
Kamber
Kamil
Kanber

Kandemir
Kani
Kaplan
Kaptan
Karabay
Karaman
Kartal
Karun
Kasım
Kaşif

Kayhan
Kazım
Keleş
Kemal
Kemalettin
Kenan
Kerem
Kerim
Kılıç
Koray

Korhan
Korkut
Köksal
Kürşat

L Harfi ile başlayan kuranda geçen erkek isimleri:

Laçin
Latif

Levent
Lokman

Lut
Lütfi

Lütfullah

M Harfi ile başlayan kuranda geçen erkek isimleri:

Macit
Mahir
Mahmut
Mahsun
Maksut
Malik
Malkoç
Mansur
Mazhar
Mazlum
Mecit
Mecnun
Medet
Mehdi
Mehmet
Melih
Melik
Melikşah
Memduh
Memluk

Memnun
Menderes
Mensur
Merdan
Meriç
Merih
Mert
Merter
Mertkan
Merfvan
Mesut
Mete
Metin
Mevlut
Mihri
Mikail
Mirac
Mirkelam
Mirsat
Muammer

Muhammed
Muhammer
Muharrem
Muhiddin
Muhlis
Muhsin
Muhtar
Muhterem
Muhyiddin
Murat
Murtaza
Musa
Musaddık
Mustafa
Mutlu
Muttalip
Muzaffer
Mücahit
Müfit
Müftü

Müjdat
Mükerrem
Mükremin
Mülayim
Mümin
Mümtaz
Münif
Münir
Müren
Mürsel
Mürşit
Müşfik
Müşerref

N Harfi ile başlayan kuranda geçen erkek isimleri:

Naci
Nadi
Nadir
Nafi
Nafiz
Nahit
Nail
Naim
Namık
Nami
Nasır
Naşit
Nazım
Nazif
Nazmi
Necat
Necati
Necat
Necati
Necdet

Necip
Necmeddin
Necmi
Nedim
Nejat
Nesim
Nesimi
Neşat
Neşet
Nevruz
Nevzat
Neyzen
Nezih
Newzihi
Nezir
Nihat
Miyazi
Nizam
Nizami
Nuh

Numan
Nurettin
Nuri
Nurol
Nusret

……

O - Ö Harfi ile başlayan kuranda geçen erkek isimleri:

Oflaz
Ogün
Oğuz
Oğuzcan
Oğuzer
Okan
Okay
Okcan
Okhan
Okkan

Oktan
Oktay
Olca
Olcay
Olcaytu
Olgun
Onat
Ongar
Onur
Onursu

Orak
Orbay
Orçun
Orgun
Orhan
Orkun
OIrtaç
Oruç
Osman
Ozan

Ökmen
Ökten
Ömer
Önder
Öner
Özal
Özcan
Özer
Özgün
Özgür

P Harfi ile başlayan kuranda geçen erkek isimleri:

Pehlivan
Pertev
Peyami
Polat

Poyraz

…..

…….

R Harfi ile başlayan kuranda geçen erkek isimleri:

Rafeddin
Rahim
Rahman
Rahmi
Ramazan
Rasim

Raşit
Rauf
Recai
Recep
Refik
Remzi

Resul
Reşat
Reşit
Rıdvan
Rıfat
Rıfkı

Rıfat
Ruhi
Rüçhan
Rükneddin
Rüstem
Rüştü

S Harfi ile başlayan kuranda geçen erkek isimleri:

Sabahaddin
Sabri
Sacit
Sadeddin
Sadık
Sadi
Sadri
Sadun
Safvet
Sait
Salim
Samet
Sami
Sancak
Sancar
Saner
Sargın
Saruhan
Satılmış
Savaş

Savcı
Seçkin
Sedat
Sefa
Sefer
Selahaddin
Selami
Selçuk
Selim
Selman
Semih
Serbülent
Sergen
Serhat
Serkan
Sermet
Sertaç
Sertel
Server
Servet

Seyfeddin
Seyfi
Seyfullah
Sezai
Sezer
Sezgi
Sezgin
Simavi
Sinan
Siyami
Somer
Soner
Soysal
Suat
Suavi
Sunay
Sungur
Süheyl
Süleyman
Sümer

Süreyya
Sururi

Ş Harfi ile başlayan kuranda geçen erkek isimleri:

Şaban
Şadan
Şadi
Şafak
Şahan
Şahbey
Şahin
Şahsar
Şakir
Şamil

Şanal
Şanlı
Şansal
Şanver
Şarık
Şefik
Şefkat
Şehmuz
Şemseddin
Şemsi

Şenal
Şenalp
Şenel
Şener
Şensoy
Şerafeddin
Şeref
Şerif
Şevket
Şevki

Şimşek
Şinasi
Şit
Şükrü
Şükür

T Harfi ile başlayan kuranda geçen erkek isimleri:

Taceddin
Tağmaç
Taha
Tahir
Tahsin
Talat
Talay
Talha
Talip
Tamer
Tan
Tanay
Tanberk
Tancan
Tandoğan

Taner
Tanju
Tanpınar
Tanuğur
Tanzer
Tarhan
Tarık
Tarkan
Taşkın
Taycan
Tayfun
Tayfur
Taylan
Tayyar
Tayyip

Tekin
Teoman
Tercan
Tevfik
Tezer
Tibet
Timur
Togay
Tokcan
Toker
Toktamış
Tolga
Tolun
Tolunay
Tonguç

Toprak
Toros
Tufan
Tuğrul
Tuna
Tunca
Tuncay
Tuncer
Tunç
Turan
Turgay
Turgut
Türkcan
Türker
Türkeş

U - Ü Harfi ile başlayan kuranda geçen erkek isimleri:

Ubeydullah
Ufuk
Uluğbey

Ulvi
Ural
Uygur

Ümit
Ünal
Ünsal

Üzeyir

V Harfi ile başlayan kuranda geçen erkek isimleri:

Vahap
Vahdeddin
Vahit

Vakkas
Varol
Vasfi

Vedat
Vehbi
Veli

Veysel
Volkan
Vural

Y Harfi ile başlayan kuranda geçen erkek isimleri:

Yağız
Yahya
Yakup
Yalçın

Yaman
Yasin
Yaşar
Yavuz

Yekta
Yener
Yıldırım
Yiğit

Yunus
Yusuf
Yücel
Yüksel

Z Harfi ile başlayan kuranda geçen erkek isimleri:

Zafer
Zekai
Zekeriya
Zeki

Zeynel
Ziya
Zübeyir
Zühtü

Zülfi
Zülkarneyn

17 Temmuz 2011 Pazar

Toprak Adi bir mahluk olmadığı

İnsanın mayası olan toprak onun iddia ettiği gibi en adi mahluk değildir. Hem temizdir.Üzerinde seccade olmadan da namaz kılınır.Hem de temizleyicidir.Toprağı elimize, yüzümüze sürer onunla teyemmüm ederiz.Abdestsizlikten hatta cünüplükten temizleniriz.Ayrıca insanlar,cinler ve bütün canlıları,Allah’ın lütfuyla toprak beslediği gibi, bütün giyeceklerimizi,en güzel bitkileri,çiçekleri, ağaçları, tüm renkleri,güzellikleri ve pınarları da onda yani toprakta bulmaktayız.Aslında iblisin iddiası da öyleydi. “ben üstünüm” diyordu.Toprağın bir hazineler, güzellikler,bereketler manzumesi ve ateşleri söndürecek nehirlere ve denizlere, okyanuslara sahip olduğunu düşünemiyor ve “ben ateşim, üstünüm” diye övünüyordu.Ayrıca toprak tevazuyu gösterir.Ayaklanır ezilir hakir görülür ama o tevazusunu gösterir ve boyun eğer Rabbine.


ÂLİMLERİN DERECELERİ

Burada alimlerin de derece derece olduklarını ifade etmek isterim.
Bir kimse âlim olur, FÂKİH olmayabilir.
Âlim ve fâkih olur, HÂKİM olmayabilir.
Kendisine HİKMET verilmemiştir. Bunlarla beraber FÂRUK olmayabilir.
FURKAN verilmemiştir. Nihayet ilimde RÂSİH olmayabilir.
Bütün bunlar yalnız çalışmakla, okumakla elde edilemeyen; fakat sakınan takva sahipleri için Rabbimizin, razı olup sevdiklerine verdiği, yüksek ikrâm ve lutuflardır.
Hitap mevzuunun izahına geçmeden evvel, ilim verilenler ve O’nların dereceleriyle ilgili bazı âyetleri buraya almayı uygun buldum. Rabbim bizleride onlardan etsin.
(1) ‘’... Yoksa sözün zahiri ile mi...’’(12/33)
(2) ‘’... Kimi dilersek O’nu nice derecelerle yükseltiriz. Her ilim sahibinin üstünde daha iyi bilen vardır.’’ (12/76)
(3) ‘’ Allah kendisine hayır dilediği hayır dilediği kimseyi, dinde FÂKİH (yüksek anlayış sahibi) yapar. Ben ancak size şeriatı dağıtıp açıklamaktayım, anlama kabiliyetini veren Allah’tır. Ve bu ümmet hak din üzere bulunmakta
devam edip gidecektir. Karşı koyanlar, kıyamete kadar onlara zarar vermiyeceklerdir.’’ (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi.)
(4) ‘’Allah dilediğine HİKMET’i ihsan eder. Kimede hikmet verilmişse muhakkak O’na çok hayır verilmiştir. Bu âyetleri ancak olgun akıl sahipleri düşünürler.’’ (2/269)
(5) ‘’ Ey inananlar! Eğer Allah’tan korkarsanız, O size FURKAN kılar. (İyi ile kötüyü ayırt edecek bir nur verir), suçlarınızı örter sizi yarlığar (bağışlar) Allah büyük lutuf sahibidir.’’ (8/29)
(6) ‘’ (Habibim) Sana indiren O’dur.Ondan bir kısım âyetler muhkemdir ki, bunlar kitabın anası (temeli)dir. Diğer bir kısmı da müteşabihlerdir. İşte kâlplerinde eğrilik bulunanlar, sırf fitne aramak ve O’nun teviline yeltenmek için, O’nun müteşabih olanına tabi olurlar. Halbuki O’nun tevilini Allah’tan başkası bilmez. İlimde RÂSİH olan (yüksek payeye erenler) ise; Biz O’na inandık, hepsi Rabb’imizin katındadır derler. Aklıselim sahiplerinden başkası düşünüp anlamaz.’’ (3/7)

15 Temmuz 2011 Cuma

Peygamber efendimiz demiştir ki birisi öldüğünde akrabaları cenaze işleriyle meşgul iken,
son derece güzel bir kişi gelir mevtanın başının yanında durur.
Kefenlendiğinde kefen ile merhumun göğsü arasına girer. Definden sonra herkes evine döner.
Münker ve Nekir adlı iki özel melek gelir, öleni kişisel mahremiyet içerisinde imanı hakkında sorgulayabilmek
üzere göğsünde duran güzel kişiyi ayırmaya çalışır.
Güzel kişi der ki "O benim refakatim, O benim dostumdur, hiçbir şekilde Onu yalnız bırakmam.
Eğer siz sorgulama için görevlendirildiyseniz, görevinizi yapınız. Onun cennete girmesini kabul ettirinceye kadar terk edemem.
Sonra ölmüş arkadaşına döner der ki, "Ben, bazen yüksek sesle bazen de kısık sesle okuduğun Kur’anım.
Endişe etme, Münker ve Nekirin sorgusundan sonra üzüntü duymayacaksın.
Sorgulama bitince güzel kişi Onun için Meleul Aladan (semadaki meleklerden) misk kokusuyla bezenmiş bir döşek hazırlar.
Allahın Resulu (SAV) demiştir ki:
Hesap gününde ne bir Peygamber, ne de bir melek, Allahın indinde Kur’andan daha imtiyazlı bir şefaatçi olamayacaktır.

Resulullah (sav) aramızda ayağa kalkıp şu beş cümleyi söyledi: "Allah Teala Hazretleri uyumaz, zaten O`na uyku da yakışmaz. Kıstı (tartıyı, rızkı) indirir ve kaldırır. Geceleyin yapılan amel, gündüzleyin yapılandan önce; gündüzleyin yapılan amel de geceleyin yapılan amelden önce Allah`a yükseltilir. O`nun hicabı nurdur. Eğer o perdeyi açacak olsa, vechinin sübuhatı, başarının ihata ettiği bütün mahlukatını yakardı."
Resulullah (sav) şu duayı çok yapardı: "Ey kalbleri çeviren Allahım! Kalbimi dinin üzerine sabit kıl!" Ben (bir gün kendisine): "Ey Allah`ın resulü! Biz sana ve senin getirdiklerine inandık. Sen bizim hakkımızda korkuyor musun?" dedim. Bana şöyle cevap verdi: "Evet! Kalpler, Rahman`ın iki parmağı arasındadır. Onları istediği gibi çevirir."

Lutfen bu hadisleri herkese gönderiniz,çünki Resullah(SAV) demiştir ki:bir beyit dahi olsa benden olan bir bilgiyi iletiniz.
Allahın lütfu hepimizin üzerine olsun.
AMİN

12 Ocak 2011 Çarşamba

Günahın Reçetesi


DELİNİN (!) BEYAZID-I BESTAMİ'YE TAVSİYESİ




Büyük Mutasavvıf Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri bir gün tımarhanenin önünden geçiyordu. Tımarhane hizmetçisinin tokmakla birşeyler dövdüğünü görüp:

— Ne yapıyorsun? diye sordu. Hizmetçi:

— Burası tımarhanedir. Delilere ilâç yapıyorum, dedi. Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri:

— Benim hastalığıma da bir ilâç tavsiye eder misin? dedi. Hizmetçi hastalığının ne olduğunu sordu. Beyazıd Hazretleri:

— Benim hastalığım günah hastalığı... Çok günah işliyorum, dedi. Hizmetçi:

— Ben günah hastalığından anlamam... Ben delilere ilâç hazırlıyorum, diye cevap verdi.

Tam bu sırada tımarhane parmaklığının arasından konuşulanları duyan bir deli, (!) Beyazıd-ı Bestamî Hazretlerine:

— Gel dede, gel! Senin hastalığının çaresini ben söyleyeyim, diye seslendi.

Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri, delinin yanına sokularak:

— Söyle bakalım, benim derdime çare nedir? dedi. Deli (!) şu ilâcı tavsiye etti:

— Tevbe kökü ile istiğfar yaprağını karıştır... Kalb havanında tevhîd tokmağı ile döv, insaf eleğinden geçir, göz yaşıyla yoğur, aşk fırınında pişir... Akşam - sabah bol miktarda ye... O zaman göreceksin senin hastalığından eser kalmaz, dedi.

Bu güzel ilâcı öğrenen Beyazıd Hazretleri:

— Hey gidi dünya hey! Demek, seni de deli diye buraya getirmişler, deyip oradan ayrıldı.

Bu ilâç, halen günah hastası olanlara tavsiye olunmaya değer bir ilâçtır. Yani bu formülün hükmü hâlâ devam etmektedir

5 Ocak 2011 Çarşamba

Asrı saadet sahabi kadınlarında tesettür

Alemlere rahmet olarak gönderilen HzMuhammedin getirdiği o rahmet sağanağından en çok nasiblenenlerin başında kadın gelmiştirEski cahiliyenin kanunları tahrif edilmiş kitaplar olan hiristiyanlık ve Musevilikteki dinin hükümleri kadınları koruyup kollamayı bırak iyice ezmiş insaniyet sınıfının dışında bir katogoride değerlendirmiş sadece onun doğurganlık ve cinsiyetini menfaatı doğrultusunda istihdam etmiştir
Asrı saadet sahabi kadınlarında tesettür Sadece bu bozulmuş semavi dinler değil, dünya genelindeki fikri sistemlerde buna yakın bir fikirle kadını değerlendirmiş ama değer vermemiştirama peygamberi zişanın gelmesiyle sadece diri diri toprağa gömülen kız çocukları değil mal gibi alınıp satılan ,ezilen, dövülen, zerre kadar kıymeti olmayan,bir erkeğin onbeşinci karısı olması kaçınılmaz olan kadınlarda kurtulmuşturonların basit bir mal hükmünde olan ve teşhir edilen,ve aç hevasatlara yağmalattırılan bedenlerini ;kadın avrettir;onun bedeni paha biçilemeyen bir zinettir;onlar şefkat kahramanlarıdı ırzları namusları şerefleri mukaddestir Hükmünü ve dokunulmazlığını koyarak onun ruhunu ve bedeni şerefini namusunu, zilleten, sömürüden, çirkefden, ayaklar altından, fısk çamurundan alıp dünyada başlar üstüne koymuş Ahirette de ayaklarının altına cenneti koymuştur bu şerefi kazanmadaki en büyük etken onun fıtratının şedid bir şekilde iktiza ettiği, kıymet ve değerinin koruyucusu olan Maddi ve manevi özgürlüğünün muhafazası olan kalb ve gönüllerdeki temizliğinin ulvi makamda kalarak ve iffetinin lekelenmesini hayallerde bile olsa engelleyen, tanınıp serkeş ve sarhoş ruhluların elinden eziyet görmesine sed çeken, tesettür ile kendi zamanında tatbik ettiren Peygamber Aleyhessalatü vesselam, o şefkate ve himayeye muhtaç hanımlara saadet asrını yaşatmıştır

İslamiyetten önceki dönem olan cahiliye devrinde açık saçık ve yarım başörtüsü ile kadınlar gezer, erkeklerle karışır onlara gerdanların ve belli uzuvlarını teşhir ederlerdi Daha çok kıymetleri erkeklerin kendilerinden faydalandıkları zaman kadardı İşleri bitince değerleri de biterdi peygamber efendimiz geldikten sonra belli bir müddet bu böyle devam etmiş ama islamla şereflenen kadınlar ve bazı sahabeler kadınların tanınmalarından dolayı müşrik ve yahudilerin tacizlerine maruz kalmaları sahabeler ve kadınlar arasında bir tesettürle ilgili vahiy beklenmiş beklenen vahiy geldikten sonra asrı saadet kadınlarının heyecanlarını ve sevinçlerin Hz Aişe şöyle anlatmıştır:
VAllahi ben Allahın kitabını tasdik, onun indirdiğine iman açısından ensar kadınlarından daha fazla faziletlisini görmedimNur süresinin örtünme ayeti gelince erkekleri kendilerine gelip Allahın indirdiği ayetleri okudukları zaman hepsi Allahın emrine uyarak bu ensar ve muhacir kadınları eteklerinden yırtıkları parçalarla başlarını örtmüşler ve peygamber arkasında sabahleyin namaza durmuşlardır

Tesettür emri üç aşama olarak hicri 3 senesinde üç defada üç mertebeyi natık olmak üzere nazil olması 33-59 ayeti kerimesi yüzün örtülmesini ,33-53 ayeti kerimesi irhayı hicab yani perdeyi indirmek,olan içtimai hayatta haremlik selamlık uygulanması ,24-31-33 ayeti kerimesi şeri bir zaruret olmadıkça kadınların hanelerinden çıkmamaları İstenmiş nefislerine zor gelmek şöyle dursun asrı saadet kadınları tesettür emirleriyle birebir muhattab oldukları için tesettür emrini en mükemmel bir surette uygulamışlardır Peygamber hanımları asrısaadet kadınlarına tesettürün şekli ve tatbikini kendileri yaparak göstermişler Kuran dışına taşan içine heva ve heveslerin karıştığı tesettür şekillerine izin vermemişler, tesettürdeki şer-i ölçüler göstermişlerdir Aksi şekilde hareket eden kadınlara rastladıkları zaman tesettüre zıt giyimlerine karşı uyarmışlardır
Peygamber (asm) tesettürün ruhuna zıt olan giyimleri tasvir etmeyip ihtar etmesinin en bariz örneklerinden olan baldızı esmanın ablası Hz Aişenin evine geldiği zaman esmanın başörtülü olduğu halde bedeninin şeffaf bir dar elbise ile örtülü olduğunu görünce peygamber efendimizin ondan yüzünü çevirerek; ya esma bir genç kız ergenlik çağına ğeldimi şu ve şu yerlerini kapatması farzdır demişZaruret halleri dışında el ve yüz hariç bütün bedenin vücut hatlarını belli etmeyecek derece de örtülü olması gerektiğini ihtar ederek giyinik ama çıplak gibi gösteren elbiselerden men etmiştir

Zeyd oğlu Usame diyor ki Duhvetil Kelbi Peygamber Efendimize bir elbise hediye göndermişti peygamberimizde kutbi adlı ince ve dar bir elbiseyi bana hediye etmişti Bende elbiseyi zevceme giydirmiştim Beni görünce peygamber efendimiz elbiseyi niye giymediğimi sorunca onu eşime giydirdim dedim Bana buyurdu hemen git eşine de o elbisenin altına gömlek giysin Bedenin belirginleşip kemiklerin dışarı çıkaçağından korkuyorum


Tesettürün ruhuna zıt cahiliye adetlerine yakın olan örtünmeye tepki gösterenlerden biri olan Hz Aişe evine getirilen ince başörtülü bir gelini ihtar ederek ;Nur süresine inanan bir kadın bu ince başörtüsünü örtmez;demiştir
Yine Hz Aişenin ziyaretine gelen temim oğulları kabilesinin kadınlarının üzerlerindeki ince elbiselerini görünce ;Eğer sizler inanmış müminler iseniz , bunlar inanmış hanımların giysileri değildir,eğer mümin değilseniz durum değişir

Yine Aişe validemizin yanına kardeşi esmanın kızı hafsa gelir hafsanın üzerinde ince bir örtü ile geldiğini bu örtü ile de alnını sarmış halde görünce Hz Aişe kızarak sen Allahın nur süresindeki vahyini okumadın mı der bir başörtüsü isteyerek hafsanın başını örter

Yine haneyi saadet annelerimizden Ümmü Seleme diyor ki cilbab ayeti indiğinde ensar kadınları siyah elbiselere büründüğünden ötürü başlarında sanki siyah kargalar varmış gibi evlerinden çıktılar



Yine asrı saadet hanımlarından olan Ümmü Haled peygamber efendimizin bir savaştan döndüğü gün her kes gibi oda oğlunu aramaya başlarbulamayanca peygamberden oğlunun şehit olduğunu öğreniröğrenmesine bu acının üstüne birde orada hazır bulunan sahabelerin ümmü veledi eleştirir bir tarzda birde yüzünü kapatmış sözüne içerleyen Ümmü Haled onlara hitaben kızgın ve acılı bir tarzda;oğlumu kaybettiysem de edep ve hayamı da kaybetmedim ya demiştir

Yine Ebubekrin kızı olan Esmaya ırak dönüşü Zubeyr Oğlu Münzir bir elbise göndermiş esma elbiseye dokunmuş ve bunu götürün ona verin demesine kırılan Münzir anneciğim o ince değil niye red ediyorsun Esma evet ince değil ama vücut hatlarımı belli eder

Yine asrısaadette Hz Ömer halkı kubat diye bir elbiseyi girmesini emretmiş Amma sakın onları hanımlarınıza giydirmeyin demiş Adamın biri ya Ömer o elbiseyi hanımım giyerken gördüm ama içini gösterecek kadar ince değildi demiş Hz Ömer : şeffaf bile olmazsa bedeninin belli eder
Peygamber kızı Hz Fatma’nın kendisine sorulan hayırlı bir kadın nasıl olmalıdır sözüne cevaben :Hayırlı kadın başka erkeklerin hayallerinde gezmeyen kadındır diyerek tesettürün ilahi ve nebevi sınırlarının nasıl olması gerektiğini göstermiştir



Hz Fatma validemiz bir iş için dışarı çıkmaz zaruretinde kaldığı zaman cilbabının arkasına yani sırtına bir yastık koyarak kambur yaparmış ki görenlerin zihninde cilbabın içinde yaşlı beli bükülmüş bir kadın var dişe düşünülsün, genç bir kadının varlığı bilinmesin de fitneye sebeb olmayayım

Asrı saadet kadınlarının ve bütün zamanların en büyük hanım sahabilerden olan Hz Fatma ve öteki peygamber hanımlarından bazılarının vefatlarında gece defnedilmesini istemeleri onların yüksek iffet ve hayalarının bir eseridir Çünkü kefen içinde bile olsa kaba etlerinin belli olmasının ızdırabını duymuşlar ve eşlerinden kendilerin gece yalnız gömmelerini istemişler Bunun içindir ki Allah bu iffet yıldızlarından biri olan Hz Fatmanın bu haya kahramanlığı için ahirette haşir meydanına Hz Fatma çağrıldığı zaman bütün meydandaki insanlardan gözlerin kapatmaları istenecektir
İşte asrı saadet kadınların iffet ve hayâlarının kalası olarak gördükleri tesettürün bir peygamber kızına ve hanımlarına kazandırdığı uhrevi şeref O asrı saadet kadınlarının kıyafetleri çok süslü ve çok pahalı değildi Sadece iffet ve hayalarını korusun Avret yerlerini ve zinetlerini muhafaza etsin Eşlerinin sadakatini bozmasın ve temiz olsun yeterdi Öyle hanımlar vardı ki insanların bütün suallerine kuran ile cevab verecek kadar Kur-anı yaşıyorlardı , vahyi yaşamı hayatlarına tatbik ediyorlardı Kendilerine dünya ve ahiret te şeref ve onur kazandıran Kur-ani değerlereve nebevi düsturlara sahip çıkıyorlardı onlar şan , şerefi,değeri,teveccühü iffet ve haya ile kazanma davasındaydılarbu asrımızda olduğu gibi makam, moda, güzellikle ve giyimle değilisteselerdi onlarda zenginliklerini pahalı mücevherata güzel pahalı elbiselere harcayabilirlerdi ama onlar mallarını hayra sadakaya muhtaçlara harcadılarşimdi ki asrımızdaki tesettürlü olduğunu iddia eden ve kazandıklarını da tavizlerle kazanan kadınlar gibi süse püse elbiseye,eşyaya değil
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...