Allah insanı nasıl korur?

Zünnu-i Mısri'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir :Bir gün elbiselerimi yıkamak için Nil nehrinin kenarına gitmiştim. Nehrin kenarında dururken, bir de baktım ki, görülmemiş şekilde büyük bir akrep bana doğru geliyor.

Bu sudan İçmek Müslümana Haram

Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, eski adı “Yahudilik Yolağzı,” bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş: - “Her kula helâl, Müslüman’a haram!”

Hiçbirinin haccı kabul edilmedi!

Ali bin Muvaffak hazretleri, Şam’da yaşamış olan evliyânın büyüklerindendir. Zünnûn-ı Mısrî ve Abdullah bin Mübarek ile görüştü. 878 (H.265) senesi vefât etti... Abdullah bin Mübarek bir hac mevsiminde Mekke’de hac vazifelerini ifa ettikten sonra, Harem’de uyuyakalır

Kuran Sırları

Bilindiği gibi DNA terimi, canlılardaki genetik malzemenin kısaltılmış ifadesidir. Genetik biliminin başlangıç tarihi ise, Mendel isimli bilim adamının 1865 yılında hazırlamış olduğu genetik yasalarına dayanır. Bilim tarihi için bir dönüm noktası oluşturan bu tarihe, Kuran’da 18:65 numaralı Kehf Suresi’nin 65. ayetinde işaret edilmektedir. (En doğrusunu Allah bilir.)

Nefsin Mertebeleri

BİRİNCİ DAİRE: Nefs-i Emmare: Allah`ın emirlerine uymayan, yasaklarını çekinmeden yapan ve zevkine tabi olan nefistir. Nefs-i emmâre denilen bedbaht nefis zenginleştikçe şımarır. Bilgisi arttıkça kibri, gururu da artar. Hele bir de makam sahibi olursa artık onun yanına varmak, sokulmak ne mümkün!

YAHUDİLERİN MAYMUN OLMASI

Onlar, Davud Aleyhisselâm’ın zamanında "Eyle" denilen bir şehirde yaşıyorlardı. Eyle Medine ile Şam arasında bir yerde ve Kızıldenizin sahilinde bir yerdeydi. Allah onlara cumartesi günü balık avlamayı yasak etti. Cumartesi günü olduğu zaman, denizde balık kalmaz, hepsi sahile gelirdi.

ARAPÇA ÖĞRENİYORUM

Öncelikle Hafıza tekniği konusunda size olağan üstü bir ip ucu.Sureler kolaydan zora doğru sıralanır. Bir sayfa alınarak 3′e bölünür. Önce ilk 5 satır, daha sonra diğer satırlar 5′er 5′er ezberlenir ve sonrasında birleştirilerek tekrar yapılır.

Günahın Reçetesi

Büyük Mutasavvıf Beyazıd-ı Bestamî Hazretleri bir gün tımarhanenin önünden geçiyordu. Tımarhane hizmetçisinin tokmakla birşeyler dövdüğünü görüp

Ahir Zaman Bu Zaman Mı?

Ahir zamanın kendini hissettirdiği şu günlerde, Rabbimizin ikazlarını neden duymamazlıktan geliyoruz acaba? Nereye gidiyorsunuz? Nerede Muhammed ümmeti?

Şeytan İşi

Günlerden birgün şeytanın yolu bir köye düşmüş.Keyfi yerinde olan şeytan sırtını bir ağaca dayamış ve buzağısı kazığa bağlı olan ineğini sağan genç bir kadını uzaktan izlemiş.

Artan pilav

Yahya baba, II. Bâyezîd Hân zamanında, Edirne Bâyezid Külliyesi'nin aşçılarından biridir.. Arkadaşları hoşaf, kebap sebze, bakliyat pişirir. Ama onun ihtisası pilavdır. Mübârek işe girişti mi, ibadet ettiğini sanırsınız.

Olgun İmana Kavuşma

MESCİD-İ Saadet'te Ashab-ı Kiram toplanmışlar, derin bir vecd ve huşu içinde Allah'ın Resûlünü dinlemekteydiler. Hazret-i Fahr-i Kâinat Efendimiz ise, Al-i İmrân sûresinden şu mealdeki Âyet-i Kerimeyi okuyordu:

Gönül Örtüsü Hayâ

Gönlün titremesidir hayâ. Gönül ki kurtulmuştur da ağırlıklarından, bir yaprak kadar incelmiştir. İşte o nazenin yapraktır müminin gönlü. Titrer bir günah, bir yanlış, bir aykırı hal gördüğünde.

KÂLU BELÂ

Ve kıyâmet günü, gerçekten biz bundan gâfildik (gâfilleriz) dersiniz diye (dememeniz için), senin Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından onların zürriyetlerini aldığı zaman onları, nefsleri üzerine şahit tuttu. (Allahû Tealâ şöyle buyurdu): “Ben, sizin Rabbiniz değil miyim?” Dediler ki: “Evet, (Sen, bizim Rabbimizsin), biz şahit olduk.”

AY'IN RESÛLULLAH (S.A.V)'A SELAM VERMESİ

Ebû Kubeys dağının altında duruyorduk.Ay doğu tarafından göründü.Yükselerek yukarı çıktı. Nûru bütün âlemi doldurmaya başladı.Göğün ortasında kâmil bir dolunay haline geldi...

17 Aralık 2013 Salı

ÜSTAD BEDİÜZZAMANIN NAMAZI



ÜSTAD BEDİÜZZAMANIN NAMAZI



Bir gün Rus Başkumandanı esirleri teftişe gelir. Teftiş esnasında, Bediüzzaman kumandana selâm vermez ve yerinden kalkmaz. Kumandan kızar, belki tanımamıştır diyerek tekrar önünden geçtiği zaman yine yerinden kalkmayınca, kumandan tercüman vasıtasiyle der:
– Beni herhalde tanımadılar?
Bediüzzaman:
– Tanıyorum, Nikola Nikolaviç'tir.
Kumandan:
– Şu halde Rus ordusuna, dolayısiyle Rus Çarına hakaret ediyorlar.

Bediüzzaman:
– Hakaret etmedim. Ben bir Müslüman âlimiyim. İmanlı bir kimse, Cenab-ı Hakkı tanımayan bir adamdan üstündür. Binaenaleyh, ben sana kıyam etmem, der.
Bunun üzerine Bediüzzaman divan-ı harbe verilir. Birkaç zabit arkadaşı, hemen özür dileyerek vahîm neticenin önlenmesine çalışmasını istirham ederler.
Fakat Bediüzzaman:
– Bunların idam kararı, benim ebedî âleme seyahat etmem için bir pasaport hükmündedir, deyip kemal-i izzet ve şecaatle hiç ehemmiyet vermez.

Nihayet idamına karar verilir. Hüküm infaz edileceği vakit, namaz kılmak için müsaade ister; vazife-i diniyesini ifadan sonra, atılacak kurşunlara göğsünü gereceğini beyan eder. Tam bu esnada, namazını eda ederken, Rus kumandanı gelerek, Bediüzzaman'dan özür dileyip:
– O hareketinizin, mukaddesatınıza olan bağlılıktan ileri geldiğine kanaat getirdim, rica ederim, beni affediniz Diyerek verilen idam hükmünü geri aldırır. (Tarihçe-i Hayat sayfa 114)

BEDİÜZZAMAN’LA BERABER ESİR KAMPINDA BULUNAN ALİŞAN SOYLU HADİSEYİ OĞLU GÜLCEMAL SOYLU’YA ŞU ŞEKİLDE ANLATMIŞTIR:

Babam Alişan Ağa, Bediüzzaman’ın, Kosturma esir kampını teftişe gelen Rus Başkumandanı Nikola’ya ayağa kalkmama hadisesinde oradaymış, her şeyi bizzat görmüş. Bize ağlayarak şunları anlatırdı:
“Çok esir vardı kampta. Bir gün bir komutan geldi… Ama biz kim olduğunu bilmiyoruz… “Dikkat!” diye bir komut verildi; herkes, hepimiz ayağa kalktık... Bir tek kişi hariç… Bediüzzaman... Sonradan kim olduğunu öğrendiğimiz Rus Başkumandan Nikola bunu gördü. Hemen bir tercüman çağırtıp, ‘niçin ayağa kalkmadığını’ sordu. Bediüzzaman, “Tazim Allah’a olur” diye cevap verince; Nikola, kurşuna dizilmesini emretti. O’na ölüm emri verdiği zaman biz çok korktuk. Ölüm mangası da hemen hazırlandı. Sonra namaz için izin istedi Bediüzzaman. Namazını kıldı ve hemen çabuk çabuk geldi. Komutan: “İdam olunacağı zaman ağırdan alınır, sen çabuk geliyorsun?” diye sordu tercümanla. Bediüzzaman umursamaz bir tavırla: “Rabbime kavuşmak için çabuk geliyorum” dedi. Bu ihlas, komutanı çok etkiledi ve insafa getirdi… İdamı kaldırdı ve özür diledi.”
Babam, Kosturma esir kampında 2,5 sene Üstadla beraber kalıyor.

Üstadın, kendisini ziyarete gelenlere bulunduğu nasihatlerden birisi de namazdır. Namaz dinin direğidir ve külli bir ubudiyettir. İmandan sonra gelen ve terk edilmesi mümkün olmayan bir ibadettir. Terk edilmesi halinde de büyük bir cezayı gerektirir.



Risale-i Nur Külliyatı içerisinde namazla, ubudiyetle ve namazın beş vakte tahsisi ile alakalı özel risaleler mevcut olduğu gibi külliyatın birçok yerinde namaz ve ibadet hakikatini hatırlatan bahislerden vardır.



Üstadın ziyaretine gelenlere tavsiyeleri yanında bir de nasıl bir teslimiyet ve halet-i ruhiye içerisinde namaz ibadetini eda ettiği de merak konusu ve örnek alınması gereken bir husustur.



Yusuf Dehri Üstadı ziyarete vardığında namaz konusunda; namazları vaktinden evvel hazırlıklı karşılamayı, yani namaz vaktinden önce abdestli olmayı, namazı abdestli karşılamayı” tavsiye ettiğini söylüyor. (1)



Uzun bir zaman hizmetinde bulunan Bayram Yüksel Ağabey Üstadın namaz konusundaki hassasiyetini şöyle anlatıyor:



“Üstadımız kırlara gittiğinde namaz vakti girdiğinde muhakkak ezan okutturur, namaz kılarken de yüksek taşların başını tercih ederdi.



“Fazla olan neyi varsa, sattırırdı. 'Hediye almayan, hediye vermez' derdi. Eşyalarının namaz kalına satılmasını söylerdi. Fazla fiyata da sattırmazdı.



"Üstadımız, namazı çok huşu içinde kılardı. Sûreleri okurken tane tane okurdu. Namaza dururken, tam huzura vardığında, niyet ederken, 'Allahü Ekber' dediği zaman, bizler arkasında korkardık. Mübalağa olmasın, ahşap bina sarsılırdı.



"Üstadımız namaz vaktinde çok dikkat ederdi. Namazı vaktinde kılardı. Meselâ, Isparta'dan çıktığımızda, Emirdağ'a beş dakika sonra varacak olsak bile, Üstadımız saate bakar, kış, fırtına olsa beklemez, hemen namazı vaktinde kılardı. Kırlarda olsun, yolculukta olsun, namazı vaktin evvelinde kılardı. Bu mevzuda şöyle buyuruyor:



"Namazı vaktinde kılmanın ne derece tükenmez, uhrevî bir sermaye olduğu anlaşılıyor ki, her namaz vaktinde âlem-i İslâm denilen muazzam camide, yüz milyondan fazla cemaat-ı kübra namaz kılıyor. O cemaatte her bir adam umum cemaate dua ediyor.



"İhdine's-sırata'l-müstakim' (Bizi doğru yola hidayet eyle) diyor. Herbiri umum cemaate hem şefaatçi, hem duacı olur.



"O vakit, namaza iştirak etmeyen hissesine alamaz. Kaynayan mirî ve askerî kazanına karavanasını götürmeyen, tayinatını alamadığı gibi, cemaat-ı kübrânın mânevî matbahında kaynayan, mânevî erzakını alamaz. Belki namaza iştirakle o cemaatın ordusuna iştirak etmiş olmakla ve dualarına amin demek olan namazı vaktinde kılmakla alabilir.'”(2)

 

Üstadın talebelerinden Molla Hamid Ekinci namaz husustaki müşahedelerine şöyle anlatıyor:



"Arkasında kıldığım namazlardan çok zevk alırdım. Namaza duruşu bir mehabet ve haşyet verirdi insana. Namazdan sonra tesbihat hakkında şu dersi vermişti bize:‘Namazın sonunda tesbihat, namazın tohumu, çekirdekleri hükmündedir.”



"Hazin bir sada ile bizden çok ağır tesbihat yapardı. 'Sübhanallah' derken, çok içten ve yavaş bir şekilde duyardık sesini. Çok namaz kılan hocaları görmüşümdür. Fakat böyle hazin ve huşu içinde kılana rastlamadım.”(3)



Mustafa Sungur Ağabey;



"Üstadımızın namazı, namazdaki mazhariyeti, heybeti, huzuru ve huşuu bambaşkadır. Biz onu ifade edemeyiz. Onun namazdaki nihayetsiz tecelliyata mazhariyetinden bizim hissettiğimiz, milyarda bir dahi olmaz. Evet bu kat'idir... Namaza duruşu, ilk tekbiri alışı, ellerini bağlayışı ve Cenab-ı Hakka dua ve tezellülü, Fatihayı kıraati, Fatihanın her bir kelimesini teker teker, cümle cümle ve bütün meratibi ile okuyup hissetmesindeki ve dergâh-ı İlahiyyeye takdim etmesindeki vüs'at, külliyet ve ulviyet, bizim gibi hiç enderlerin beyanına gelemez. Hele namaz teşehhüdündeki ´Ettehiyyatü´ kelimat-ı mübarekesini Cenab-ı Hakka takdim ederken, nasıl bütün kâinatı ruhunun eline alıp öylece arz etmesindeki kudsiyeti ifade edemeyiz.” (4) demektedir.



Yüzbaşı Refet Barutçu:



"Üstad namaz vakitlerini hiç geçirmez, vakit girince hemen namazını eda ederdi. Kendisi namaza dururken biz arkasında çok heyecanlanırdık. Heybet ve huşû içinde huzura bir girişi vardı ki, tarifi mümkün değil, 'İlâhi Ya Rab!.. İlâhi Ya Rab!... İlâhi Ya Rab!... Allahu Ekber!' diyerek sarsılır ve haşyet içinde sallanarak, süratle namaza girerdi. Biz arkasında korkardık, ürperirdik." (5) demektedir.



Mehmet Özpolat Ağabey;



“Namaz esnasında Üstad Hazretleri, yirmi yaşında bir genç gibi tekbir alıyor ve secdeye gittiğinde binanın sallanıdığını hissediyordum.” (6) diyor.



Hafız Nuri Güven;



"Boyu uzunca sayılırdı. O uzun boylu adam, namaza durduğu vakit sanki küçülürdü. Belki beş dakika namaza durması sürerdi, çok heybetli, haşmetli ve haşyetli bir şekilde namaza dururdu.” (7) diyor.



Hafız Namık Şenel de müşahedelerini şöyle anlatıyor:



"Bir gün Üstad Hazretlerini arkasında öğle namazı kılıyorduk. Üstad namaza başladığı zaman sanki yok olmuştu. Hani Hz. Ali namaza durunca vücudundaki oku çıkarmışlardı ya, aynen onun gibi Üstad Hazretleri de kendinden geçmişti. Onun namaz kılışını görünce kendimden hicap duydum. O namazın lezzetini hala unutamam.” (8)



Üstad, namaz konusundaki hassasiyetlerinden birisini de Afyon Mahkemesinde ikindi namazı biraz geç kalınca gösteriyor. Hâkimden namaz kılmak için izin istiyor. Hâkim izin vermeyince vaktin tehlikeye gireceği sırada “Ben namaz kılacağım. Biz buraya namazın hukukunu müdafaa etmek için geldik. Bizim bundan başka bir suçumuz yoktur.” (9) diyor. Hâkim de mecburen namaz kılmak için müsaade etmek zorunda kalıyor.



Yine Üstad, Rusya’da esarette iken ayağa kalkmadığı için Kafkas cephesi komutanı Nikola Nikolaviç’in idam kararı ve darağacı karşısında bile namazdan aldığı hazzı ve huzuru terk etmiyor. Huşu içerisinde namaz kılarken seyredenleri hayrette bırakıyor. Ölümle arasında beş-on dakikalık mesafe bulunan şahıs, nasıl oluyordu da, bu kadar sakin ve telaşsız olabiliyordu? Evet bu hali kumandanı insafa getirecek ve idam kararından vazgeçirecek, hatta af diletecek kadar tesirli ve keskin idi. (10)



Namaz hususunda en birinci örneğimiz Peygamber Efendimizdir (asm). Namazı bütün ümmete öğreten odur. “Âlimler peygamberlerin vârisleridir” hükmüne göre Üstadın da Peygamberimizi temsil sureti çok önemlidir. Şahitlerin ifadelerinden anlaşıldığına göre gayet güzel temsil ettiği ve farzları, sünnetler ile İslam şeairini ihya hususunda çok gayret sarf etmiş olduğu anlaşılıyor. Üstad gibi namazı ciddiyetle karşılayıp huşu içerisinde eda etmenin bütün müminler için elzem olacağı muhakkaktır. Gayret bizden tevfik Allah’tan.


Sabah namazını kılmayanın: Yüzünde nur kalmaz
- öğle namazını kılmayanın: Rızkından bereketi kaldırılır
- Ikindi namazını kılmayanın: Vücudunda kuvvet olmaz
- Akşam namazını kılmayanın: Evladının hayrını göremez
- Yatsı namazını kılmayanın: Uykusunda rahat edemez
Dünyadaki cezası- ömrü kısalır
- Salihlerin (nur) simasını yüzünden siler
- Yaptığı hiç bir amele sevap vermez
- Duası Allah katına çıkmaz
- Dünyadaki bütün mahlukat ona buğuz eder
- Salihlerin duasından nasibini alamaz
ölür iken- Zelil olarak ölür
- Aç olarak ölür
- Susamış olarak ölür (ne kadar içerse içsin susuzluğunu gideremez)
Kabirde- Allah kabrini daraltır. (kaburgaları birbirine girer)
- Kabrinde ateş yanar
- Allah ona yılan musallat eder ki kiyamete kadar ona eşlik ederek (vurarak) kıyamete kadar azap eder
Kiyamette- Allah ona yüzünün üzerinde sürünerek mulat eder ceheneme kadar
.: Karamelim.NeT namaz kılmayanların başına gelecekler - Karamelim.NeT
- Allah ona gazapla bakar ki yüzünün eti eriyip gider
- Allah onu en küçük günahlardan bile hesaba ceker af etmez
Rabbim namazı dosdoğru kılanlardan eylesin İNŞAAllah.
Amin

FAZİLETLERİ:
Resulullah "Bana haber veriniz ki kimin evinin önünden bir ırmak geçse ve beş defa o ırmaktan yıkansa onun üzerinde pislik kalır mı?" buyuruyor. Ashab da "elbette kalmaz" diyor işte günde beş vakit namaz kılanın durumu da böyledir. Yine Resulullah "insanlar beş sıkıntıda kalacaklardır. Birincisi ölüm anı ikincisi kabirde üçüncüsü münker nekir suallerine cevap dördüncüsü seyahat yani suallere cevaba göre günah ve hasenatın sevabının dağıtılması beşincisi Sırattır." buyurunca Hz.Ebubekir ve ashab ağlamaya başladı.

CEBRAİL (AS): "ALLAH-U TEALA EBU BEKİR'E SELAM SÖYLEDİ"
Bunun üzerine Cebrail (as) gelerek "Ya Resulullah Allah-u Teala Ebubekir Sıddık'a selam söyledi. O her zehirin bir de panzehiri her hastalığın bir şifası olduğunu bilmiyor mu? Kim sabah namazını kılarsa ölümü ve ölüm anındaki durumu kolay olur. Kim öğle namazını kılarsa Allah onun kabrini nurlandırır. ikindi namazını kılana münker ve nekir sorularına cevap kolaylaştırılır. Akşam namazını kılanın sevabı artırılır. Yatsı namazını kılan sırat köprüsünü yıldırım gibi geçer." buyurdu.
Resulullah Efendimiz "Eğer benim bildiğimi bilseydiniz muhakkak az güler çok ağlardınız" buyurmuşlardır. Hz. Ali (ra.) bildirdiği hadisi şerifte "Bir kimse hafife alsa namazını Allah-u Teala o kimseyi on beş bela ile cezalandırır.
1-Salih ve saliha kimselerin defterinden silinir.
2-Hayatından bereket kaldırılır.
3- Rızkının bereketi kaldırılır.
4-Bir hayır hasenatta bulunsa da onu kabul edilmiyor.
5-Duası kabul olunmaz.
6-Salihin duasından nasip almaz. Kendisi kılsa milyarlarca Müslümanın duasından nasibini alıyor.
7-Ölürken ateş içinde kalır su bile içemez
8-Ölümü ansızın olur. Tövbe edecek zamanı bulamaz.
9-Ölürken üzerine büyük ağırlık gelir.
10-Kabir onu sıkar.
11-Kabirde zulmette kalır.
12- Münker ve nekir suallerine cevapta kusurlu olur.
13-Kabrinden kalktığında Allah-u Teala ondan razı olmaz.
14-Hesabı şiddetli olur.
15-Cehenneme sevk olunur."

"NAMAZI TAM OLANLARA KIYAMETTEKİ SORGULAMALARDA KOLAYLIK GÖSTERİLİR"

Peygamber Efendimiz "Kıyamette muhasebeye evvela namazdan başlanır. Eğer namaz sorularına cevap verilirse diğer suallarde kolaylık gösterilir." buyurmaktadır.
"Namazı huşu ile kılanlar felah bulurlar." Mü'min suresi 1. ve 2. ayet mealidir. Namazı huşu ile kılmakta tarikat ile mümkün olur. Namazı ehven tutanların başına gelecekleri Resulullah(sav) şöyle buyurmaktadır: (Yani namazı tam manasıyla vaktinde kılamayan gelişigüzel kılanlara)
“Dünyada olan zararları :
1- Rızkından bereket kalkar
2- Hanesinden bereket kalkar
3- İman nurunu kaldırır.
4-Müslümanlar yanında da ayıplanır.

Ölüm anındaki zararları:
1- Susuz olarak vefat eder. Su yanında olsa dahi kullanamaz.
2- Aç olarak ölür
3- Ruhunu almak güç olur.
4- imansız gitmesi muhtemeldir.

Kıyamette ki zararları:
1- Kabirden kalkınca yüzü siyah olarak kalkar.
2-Hesabı gayet güç olur.
3- Cenab-ı Hakk'ın rahmetinden uzak olduğu alnında yazılı olur.
4-Cehennemdekilere dahil olur.
Çünkü namaz edepsizlikten akıl ve şeriata uymayan her şeyden uzak tutar" buyuruyor Cenab-ı Allah. Ana babalar çocuklarını çok sever. Çirkin dahi olsalar çok sever. Eğer insan Cenab-ı Allah'ı severse her emri de hoş görülür ve sevilir. Bir ayeti kerimenin mealinde buyuruyor ki :
“Müslümanın cennette de cehennemde de makamı vardır. Eğer namazı devamlı olarak kılarsanız cennetteki makama ulaşırsınız.” Mesela; yatsı namazını kılarsanız yatsı için cehennemde yanan ateş söner. Sabah namazı için yanan ateş devam eder. Eğer sabah namazını kılarsanız o da söner. Böylece yanıp sönmeler devam eder.

HUŞU İLE NAMAZ NASIL KILINIR?
Namaza başlarken kendimizi sırat köprüsünün üzerinde görmemiz lazım. Sağımız cennet solumuz cehennem. Arkamızda ise Azrail as. Var. İki kaşımız arasında da Kabe'yi Muazzamayı göreceğiz.
Ellerimizi kaldırdığımızda da ellerimizin biri dünyayı öbürü de ahireti temsil edecek. 'Ya Rabbi emrin olan namazı huzurunda kılmak için geldim.' demeliyiz. Allahu Ekber deyip elini kaldırdığın zaman bütün aklın ve şuurunla beraber bu tekbiri alacaksın. Farzdır. Yani 'Ya Rabbi sen büyüksün' deyip dünyayı arkaya atıyorum diyorsun. Ellerini bağladığın zaman da 'Ya Rabbi ne kadar kötü düşüncelerim varsa huzuru ilahinde bunları dağıtıyorum1 diyorsun. Ondan sonra subhaneke ve fatihadan sonra rükuya varırsın. Rüku islam'la beraber gelmiştir. Önceden direk secdeye varılıyordu. Rükuda 'Ya Rabbi ben Sen'i noksan sıfatlardan tenzih ediyorum. Ya Rabbi ben kemal sıfatınla Sen'i takdis ederim' diyorsun. 'Ya Rabbi ben Sen'in büyüklüğünü söylemekten acizim. Sen kendi büyüklüğünü nasıl biliyorsan ben de öyle kabul ediyorum' diyeceksin.

ALLAH SANA GÜNDE BEŞ DEFA RANDEVU VERİYOR!
Namaz Allah ile kulun buluşmasıdır. En büyük zikir namazdır. Allah sana beş sefer randevu veriyor günde. Namaz kulun Allah'la konuşmasıdır. Bu fırsatı kaçırmamak lazımdır.
SECDE YERİNE BAKMAK GÖZBEBEĞİNİ DİNLENDİRİR!
"Namaz gözümün nurudur " diyor Resulullah.. Kıyamda secdeye bakacaksın. Gözbebeğinin en iyi dinlendiği andır. Beyin hücresi tam kapasite ile namazda çalışıyor. Glikoz beyin hücrelerine namazda ayakta iken yüzde 25 rükuda yüzde 40 secdede ise yüzde 75 oranında intikal ediyor.

NAMAZ TANSİYONA BUNAMAYA İYİ GELİR!
Onun için beş vakit namaz kılan buna-maz. Aynı zamanda tansiyonu da yükselmez. Belden yukarda olan kan namazda rükuyla aşağı indiği için tansiyon düşer. Görüyorsunuz namaz ibadetinde Cenab-ı Allah peşin fayda veriyor.

İNGİLİZ DOKTOR ABDEST SUYUNU TAVSİYE EDİYOR!
Bir ingiliz doktor 746 çeşit hastalık vardır. Bunun 2/3'si abdest suyuyla giderilir" diyor. Çünkü ağızdan burundan giren mikrop abdest suyuyla temizleniyor. Namaz kılarsan vücudunun direnci artıyor. Allah seni bu abdestle koruyor. Sonra imanını kurtarıyorsun. İnsan namaz kılmaya mecburdur. Çünkü Cenab-ı Allah buyuyor ki: "Ben insanları ve cinleri Bana ibadet etsinler diye yarattım". Buraya dikkat edin. "Sizi ve cinleri kendim için yarattım beni tanıyasınız ibadet edesiniz diye yarattım" buyuruyor..
Beyninin altında gudde var. Bu vücuttaki yüzlerce guddeyi orkestra şefi gibi yönetir. Üzüntü huzursuzluk halinde burada spazm olur ve bütün diğerlerine -guddelerine- sinyal verir. Vücutta kasılma olur. Hormon kan damarının içine akamaz. Hormonal sistemde hastalık başlar. Bu durumda da doktor bir şey yapamaz. Bunun çaresi buradaki spazmı kaldırmak. Bu nasıl olur? Allah iman etmekle güvenmekle sevmekle olur. islam'ın altı şartını yaşarsan dosdoğru iman etmiş olursun. Böylelikle oluşan sevgide hormona akar. Demek ki Birbirimizi sevmeliyiz ihlas içerisinde yaşarsak Allah bize rahmet eder.

ALLAH-U TEALA BUYURUYOR: "İHLAS BENİM SIRRIMDIR. BEN ONU SEVDİĞİM KULUMUN KALBİNE VERİRİM"
İhlas nedir? Allah "O benim sırrımdır. Ben onu sevdiğim kulumun kalbine veririm" buyurur. Bunu melek bilmez ki sevap yazsın.. Şeytan bilmez ki bozsun ihlassız amel Allah tarafından kabul görmez.
Cenab-ı Allah insanı yaratırken bu guddeye insanın şifresini koyuyor. Bizim yaradılışımız bünyemiz Allah'a ibadet etmeye uygun şekildedir. Nefse muhalefet etmek şart. istersen evliya ol. Çünkü nefis Allah'ın en büyük düşmanıdır.

CENAB-I HAKK "SEVDİĞİM KULUMA MUSİBET VERİRİM" BUYURUYOR!
İslam'ın 6 şartını nefsinde aksiyon olarak yaşayan müstesnadır. Başına gelen musibete sabredeceksin. Cenab-Hakk ben sevdiğim kuluma musibet veririm buyuruyor. Çünkü kulunun günahlarından temizlenmesi için bu musibeti Cenab-ı Allah veriyor. Bela musibet geldiği zaman haline şükredersen Allah senden razı olur. Sabredersen Cenab-ı Hakk seni Sıddıklar zümresine koyuyor. Yani Peygamberlerden sonra geliyorsun.

DOKTORLAR HAYRETLER İÇERİSİNDE KALIYOR!
Veremli bir hasta çocuğu doktora götürüyorlar. Tahlilden sonra veremin dördüncü devresi görülüyor. Babasına "Amca bunu köyüne götür döşeğinde rahatça ölsün" diyorlar. Köye dönüyorlar. Köyün yaşlılarından biri bu çocuğa diyor ki: "Oğlum kabirde ilk sual namazdır. Namazını kıl ve kazalarını da boş zamanlarında kıl" diyor. Ve çocuk namazlarını ve kazalarını nafileleri kılıyor. Akciğerdeki zarlarda barınan mikrop vücut hareketleriyle ölür. Çocuk kazaları da kılmaya başlayınca "Anne bana pirzola yap köfte yap" diyor iştahı açılıyor iki ay geçiyor ve kendisinin iyileştiğini hissediyor. Gene istanbul'a gidip aynı doktora muayene oluyor. Doktorlar şaşırıyor bakıyorlar ki verem mikrobu ortadan kalkmış! Yerinde beyaz kireç şeklinde bir leke var. Çocuğa nasıl tedavi olduğunu hayretle soruyorlar. Nasıl oluyor bu işler? Namazdaki hareketler akciğerdeki mikrobun faaliyetini önlüyor. Namaz kılan insan vereme yakalanmaz. Diyelim ki mikrop vücuda girdi. Karaciğere sinyal gidiyor. "Bende verem mikrobu var. Daha özel hücre imal et" diyor. Ve karaciğer normal hücrelerin 6 misli hücre imal ediyor. Bu hücre mikrobu yutuyor ama hazmedemiyor. Ne olacak? Diğer hücreler onun etrafında kalsiyumla hava boşluğunu örüyorlar. Hava boşluğu kalkıyor. Verem mikrobu o hücrenin içinde havasız kalıyor ve ölüyor ve film çekilince o mikrop beyaz kireç şeklinde görünüyor. Tıbbi açıklaması budur.


Bir insana namazı sevdirmek için neler yapmalıyım? öyle bir davranış veya söz Allahın izniyle etkilemeli ki her vakit o aklına gelmeli. bana yol gösterebilir misiniz?

Namaz konusunda tembel davranmamızda ve onu zevk ile kılmamıza mani olan bazı nedenler vardır:
1- Günah ve isyanlarımız
2- İmanın taklidi olması,
3- İbadetleri kime karşı işlediğimiz tam olarak bilmemek
4- Namaz ve ibadetlerin bizim fıtri vazifemiz olduğunu bilmemek ve bir yük olarak görmek
5- Namazla bütün mahlukatın yaptığı vazifelerin tamama erdiğinden gafil olmak,
6- Namaz kıldığımız vakit mevcudatın bizden razı olduğunu bilmemek,

Allah'ımız bizi yoktan var etti. Taş olabilirdik, ağaç veya hayvan olabilirdik. Hattâ bir canavar da olabilirdik. Fakat insan olarak yaratıldık. Bunun yanında Hıristiyan, Yahudi veya Budist de olabilirdik. Ama Müslüman olduk.

Bu nimetler ilk anda aklımıza gelmeyebiliyor. Daha bunlar gibi düşünemediğimiz o kadar nimetler var ki, saymakla bitmez. Bize bir kalem hediye edene teşekkür ediyoruz, bir kitap verene minnet duyuyoruz. Çünkü bunu insanlığın ve nezaketin gereği olarak yapıyoruz. Ya bize bu kadar nimetleri verene teşekkür etmek, minnet duymak gerekmez mi?

İşte namaz en büyük şükür, en açık teşekkürdür. Namaza bütün vücudumuzla katılıyoruz: Elimiz, ayağımız, gözümüz, dilimiz, başımız; aklımız, kalbimiz, hayalimiz bütün duygularımızla... Böylece bütün bu organ ve duygularımızla Allah'ımıza şükrümüzü iletmiş oluyoruz.

Namaz kılmayan insan böyle bir teşekkürü bile yapmıyor. Milyarlar verse elde edemeyeceği nimetlere sahip olmanın değerini fark edemiyor. Allah göstermesin, gözümüzün birisini kaybet sek, dünyanın parasını harcasak yerine aynısını koyabilir miyiz? Bir kaza sonunda dilimizi kaybetsek, fakat bütün dünyanın yarısını versek bir dil bulabilir miyiz?

İnsan olarak her şeye sahip olmak istiyoruz. Dünyada ne varsa bizde de aynısının bulunmasını arzu ediyoruz. İhtiyaçlarımız o kadar çok ki... Sadece bu dünya ile de yetinmiyoruz. Sonsuz bir hayat istiyoruz, Cenneti istiyoruz, Peygamberimizle birlikte olmayı diliyoruz.

Bunları elde etmeye gücümüz yetmeyeceğine göre kimden isteyeceğiz? Her halde bu dünyayı, yıldızlan, gökleri ve âhireti var edenden isteyeceğiz. Onu istemenin de yolu Allah'ı kendimize sevdirmekle olur. Kendimize Allah'a sevdirmenin en iyi yolu da Onun huzurunda her gün beş defa eğilmek, secdeye varmakladır.

Böylece namaz kılmakla Rabbimizin huzuruna çıkmış oluyoruz. İçimize sevinç doluyor, neşe doluyor ve mutluluk doluyor. Kendimizi uçacakmış gibi hissediyoruz; tatlı bir heyecan duyuyoruz. Nasıl heyecan duymayız ki? Bir müdürün, bir valinin, bir bakanın karşısına çıkınca kendimizde nasıl bir sevinç ve heyecan hissediyoruz. Oysa namazda müdürün de, valinin de, bakanın da; hattâ bütün kâinatın Yaratıcısının huzuruna çıkıyoruz. Böyle bir mutluluğu kaçırmak ister miyiz hiç?

Acıkınca yemek yiyoruz, susayınca su içiyoruz, uykumuz gelince uyuyoruz. Böylece o ihtiyaçları gideriyoruz. Ama insan sadece ağız ve mideden ibaret değil ki... Aklımız var düşünüyoruz, kalbimiz var duygular taşıyoruz, ruhumuz var, sonsuz bir hayatı istiyoruz. Aklımızın, kalbimizin, ruhumuzun ihtiyaçlarını nelerle karşılayacağız; hangi gıda vererek bu latifelerimizi doyuracağız? İşte aklımızın gıdası, kalbimizin ihtiyacı, ruhumuzun rahatı ancak el bağlayıp namaza durmakla temin edilmiş olur.

Namaz kılmakla hem maddeten, hem de manen temizlenmiş oluyoruz. Abdest almakla maddi temizliği yapıyoruz; namaza durmakla da günah ve hatalarımızın kirlerinden arınıyoruz.

Peygamber Efendimizle Sahabiler arasında geçen şu kısa konuşma bu meseleyi çok güzel bir şekilde açıklıyor.
Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bir gün Sahabilere sordu:
"Ne dersiniz? Birinizin kapısı önünde bir ırmak bulunsa, o kimse o ırmakta günde beş defa yıkansa, vücudunda kirden iz kalır mı?"
Sahabiler cevap verdiler: "Hiçbir kir kalmaz, yâ Resulallah." O zaman Peygamberimiz şöyle buyurdu:
"İşte beş vakit namaz da buna benzer. Allah, namaz sayesinde günahları siler, temizler."

Namazdaki asıl temizlik manevî olanıdır. Ruhumuzun ve kalbimizin sık sık temizlenmesine ihtiyaç vardır. Çünkü el, ayak gibi organlarımız nasıl çeşitli sebeplerle kire, toza, toprağa bulanıyorsa, insanlık icabı işlediğimiz çeşitli günah ve kusurlar sebebiyle ruhumuz da manevî kirlere bulanmaktadır. Ama insan ruhunu ve kalbini tutup suya sokamaz. Onun da kendine göre bir yıkama usulü vardır. Bunun yıkanması namazla olur.

Namaz kılmaya alışmamış olan kimseler, bu ezikliği hafifletecek sebepler ararlar. Namaz kılanlarda gördüğü kusurları büyüterek onların da kendisi gibi kusurlu olduklarını, dolayısıyla aralarında pek büyük bir fark olmadığını düşünmeye başlarlar. Kendi kusurunu küçültür, namaz kılanın küçücük bir kusurunu büyütür, hatta "Kalbim temiz!" gibi bahanelerle kendisinin daha üstün durumda olduğunu dahi iddia etmeye başlar.

Aslında insan olarak hiç kimse kusur ve günahlardan arınmış değildir. İbadetlerinde devamlı olan kimsenin bile kendisine göre bazı kusurları olacaktır. Ne var ki işledikleri kötülükler bakımından insanlar arasında bir karşılaştırma yapılsa, namaz kılanların bu konuda daha geride kaldığı görülür.

Evet, sigara içmeyenlerde akciğer kanseri görülür; ama içen kimselerin bu hastalığa yakalanma ihtimali daha fazladır. Bunun gibi her gün beş defa Rabbini hatırlayarak Onun huzuruna çıkan bir kimsenin kötülük yapma ihtimali ile Rabbini ancak başı derde düştüğü zaman hatırlayan bir kimsenin kötülük işleme ihtimali arasında büyük bir fark olacaktır.

Ayrıca namaz insanı kötülüklerden alıkoyan Kur'ân-ı Kerimde bu mesele şöyle anlatılıyor.
"Sana vahyedilen kitabı oku. Namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz çirkin işlerden ve kötülüklerden alıkoyar. Allah'ı zikretmek elbette en büyük ibadettir. Ne yaparsanız Allah hakkıyla bilendir."


Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...