Ben Resulullah (sav)'ın yanında idim. Yanında Meymüne Bintu'l-Haris (ra) da vardı. (Bu esnada) İbnu Ümmi Mektum bize doğru geliyordu. -Bu vak'a, tesettürle emredilmemizden sonra idi- ve yanımıza girdi. Resulullah (sav) bize: "Ona karşı örtünün!" emretti. Biz: "Ey Allah'ın resulü! O, ama ve bizi görmeyen (ve varlığımızı tanımayan) bir kimse değil mi?" dedik. Bunun üzerine: "Siz de mi körlersiniz, siz onu görmüyor musunuz ?" buyurdu.
Kaynak: Ebu Davud, Libas 37, (4112); Tirmizi, Edeb 29, (2779)
Evde bazen uygunsuz ve tesettüre uymayan durumlarımız olabilir.Örneğin evli bir insanın hanımıyla oynaşması.Edep yerlerimizin açılması vb.... Televizyon açıksa(Radyo-Heykel-Resim vb..) her ne kadar o bizi görmüyorsa da biz onu gördüğümüzden gözlerimiz onun bizi gördüğüne aşina olduğu için bu günaha sevk edecek kapıyı açmaktadır.Allah Resulü s.a.v. buradaki görüşü mükemmel, insanın tüylerinin diken ediyor müthiş bir ön görüş.
Bununla ilgili ananemin gerçek bir hikayesi var.Televizyon ilk çıktığı zaman Malatya'dan Ankara'ya giden ananem,haber sipikerinin kendine baktığını zannederek, canlı sandığı ve tesettürünü düzelterek "Viş bu adamda banamı bakıyı ne" demesi tebessüm ettirdiği gibi yetiştirilme tarzımız bu hadise uygun olduğunu görüyoruz.Yine babanemin canı çekilmesi esnasında yaşadığım ve şahit olduğum halen bir Osmanlı kadınının nasıl olduğunu ,edep ve hayanın en üst seviyesini söylemem gerek.Canı çekildiği esnada çenesini bağlamaya çalışırken babam o son nefeste tesettürünü düzeltmeye çalışması nasıl bir şey Yarabbi .Nasıl yaşarsan öyle ölürsün işte.
"Yâ Esma, beni günlerdir düşündüren şey, vefatımdan sonra üzerine konarak götürüleceğim tabutun şeklidir. Çünkü bu tabutlar dümdüz tahtadan ibarettir. Bu tabuta konan cesede, bir kilim örtülmekte ise de, cesede yapışan örtü mevtanın vücudunu belli ediyor. Bakanlar cesedin iriliğini, ufaklığını anlıyorlar. Benim cesedimin de nâmahreme böyle görülmesini istemiyorum. Kalbimi huzursuz eden, şimdiden üzüntüsünü çektiğim şey budur." Gece gömmüş eşi ve yavruları. Ölü bedenini dahi göstermeye hayâ edip gece gömülecek kadar takvâ sahibi annemizin şu iffetine bakın
"Ey nefsim! Deme, "Zaman değişmiş, asır başkalaşmış. Herkes dünyaya dalmış, hayata perestiş eder, derd-i maişetle sarhoştur." Çünkü ölüm değişmiyor. Firak, bekaya kalb olup başkalaşmıyor. Acz-i beşerî, fakr-ı insanî değişmiyor, ziyadeleşiyor. Beşer yolculuğu kesilmiyor, sür'at peydâ ediyor."Hem deme,"Ben de herkes gibiyim." Çünkü herkes sana kabir kapısına kadar arkadaşlık eder. Herkesle musibette beraber olmak demek olan teselli ise, kabrin öbür tarafında pek esassızdır.Amacımız bir kardeşimize daha ulaşmak, sende okuyup anlatarak, paylaşarak bir kardeşinin İmanının kurtulmasına vesile olabilirsin, unutma sebeb olan yapan gibidir..
Cennet kimler için süsleniyor ve kimleri bekliyor bilmediğimiz nice inciler var.
Nice eğik başlar var ki melekler Hazreti Osman'dan hayâ ettikleri gibi onlardan da hayâ eder.
Ve o gözlere nâmahrem dokunamaz. Unutmaz o. Asla unutamaz kafasını çevirdiğinde karşılaşabileceği haram nazarları. Olur da unutursa ve elinde olmadan değerse bir bakış gözlerine o an sadece birkaç salise sürer ve anında yüzü ciddileşir, gözleri en uzak köşeye kitlenir kalır. İçinden ettiği "Aman ya Rabbim, iffetimi muhafaza et!" çığlığını ise bir tek Rabbi işitir.
Bu hakikatlere cahil nice kendini bilmezlerin kirpi dilleri yüzünden bir köşede sessizce dökülen gözyaşları vardır onlar sadece yağmurun altındayken saklanmadan ağlar.Yiğitlerin hayası Allah içindir.